Dersim'de öğrenci olan 21 yaşındaki Gülistan Doku 5 Ocak’tan bu yana kayıp. Ülkede bir kadından kayıp diye bahsedilmeye başlanınca, başına neler gelmiş diye düşününce, herkesin ilk yaptığı kaybolan kadının erkek arkadaşına, kocasına, babasına şöyle bir bakmak oluyor. Öyle ne haldeler acaba diye değil, bu kayboluşta bir payları var mı acaba diye. Her gün kadınların başlarına gelen fenalıkların ardından erkekler çıkması, üstelik kadınların en yakınlarındaki erkeklerin çıkması o kadar tanıdık ki bize. Tüm reflekslerimiz buna göre gelişmiş.

İnsanı çevresel şartlar şekillendiriyor. Biz de hayatta kalmak, tacize, şiddete, cinsel şiddete, eşitsizliğe karşı devlet tarafından korunmayan kadınlar olarak kendimizi nasıl koruruz öğrenmek zorunda kaldık tüm yönleriyle. Şiddetle karşı karşıya kaldığımızda ne yapmalıyız öğrendik, nereye başvurmalıyız, kimi harekete geçirmeliyiz, basını nasıl sesimizi duyurmak için bir araç olarak kullanmalıyız, bizim gibi direnen kadınlara nasıl ulaşmalıyız hepsini öğrendik. Tüm bunları öğrendiğimiz gibi bir soruşturma nasıl yürütülür hepimiz bir hukukçu gibi bunları da öğrendik. Savcı nerede, neyi eksik, neyi doğru yapmış? Her detayda gözümüz sonuna kadar açık bir halde o dosyaları didik didik etmeyi de öğrendik. Böylece açığa çıkardık intihar etti denilen Şule Çet'in aslında öldürüldüğünü. Böylece yeniden açtırdık intihar denilerek kapatılan Aysun Yıldırım dosyasını. Her davada karşımızdaki kadın düşmanlığının ne kadar köklü ve büyük olduğunu gördük ama bu bizi ne bir umutsuzluğa sürükledi ne de pes etmeye. Çünkü bu büyük eşitsizliğe karşı koymak isteyen kadınların kararlılığı çok daha büyük, güçlü ve mücadeleci. O tüm kadınların ve tüm erkeklerin eşit olacağı dünyaya duyduğumuz özlem ve o dünyayı yaratacağımıza dair inanç yaşadığımız tüm eşitsizliklerden daha büyük. Bu inançla bir araya geliyor, örgütleniyor, her kadın için tüm birikimimizi ayrı ayrı seriyoruz ortaya. Eşitsizlikle mücadele etme birikimimiz arttığı kadar öfkemiz de artıyor. İşte Gülistan Doku'nun kaybolması bu birikimin her halinin cisimleştiği bir olay.

Gülistan kayboldu denildiği gibi hepimiz erkek arkadaşına yönelttik bakışlarımızı. Gülistan en son erkek arkadaşı Zaynal'la görüşmüş, Zaynal onu darp ederek arabasına  bindirmeye çalışmış. Bu yaşananların hemen ardından da bir daha işe gitmemiş. Şimdi Zaynal'ın da nerede olduğu belli değil. Sadece Zaynal değil, polis babası ve diğer aile fertlerini de Gülistan kaybolduktan sonra gören yok. Bunları bize bir tesadüf gibi anlatmaya çalışıyorlar.

Tüm dikkatimiz açık bir şekilde yaşananları takip etmeye koyulduk. Dersim halkı eylemlerle, yürüyüşlerle sordu Gülistan nerede diye. Karşılığında Zaynal'ı gözaltına bile almayan polis eylem yapan halka saldırdı. Resmi makamlardan doğru düzgün bir açıklama yok, polis işini yapmak yerine halka saldırmakla meşgul. Ne olmasını bekliyorlar ve kimi, niye koruyorlar anlamaya çalışıyoruz. Zaynal'ın babasının polis olması mı sebep bu soruşturmanın üstünün örtülmeye çalışılmasına? Zaynal çalıştığı kafede “benim babam polis, bana bir şey olmaz” derken bunları mı kast ediyordu? O polis baba da şu an ortada yok. Gülistan'ın ailesi ise çocuklarını bulmak için çırpınıyor.

Gülistan intihar etmiş olabilir diyorlar. Tıpkı Şule gibi, Aysun gibi, Alara gibi, Rabia Naz gibi. Nasıl emin olacağız? Bu konuyu açıklığa kavuşturması gerekenler üzerine düşeni yapıyor mu? Gülistan'ın kayboluşu üzerinde o kadar şüphe varken ana akım medya bu şüphelere yer vermek istemiyor mesela. Ama intihar iddiaları çıktığı anda ülkenin en büyük gazeteleri haber yapıyor. Yetkililer de bunu söylemek istiyor. Bu iddiayı dillendirmek “Neden şüpheli Zaynal gözaltına alınmadı?” sorusuna cevap vermekten daha kolay elbette.

Daha evvel intihar iddialarının asılsız çıktığı davalar gördük. Şule Çet davası bunun en öne çıkan örneği. O yüzden tüm kadınlar ve toplum Gülistan nerede diye soruyor. Çünkü intihar dediler, kayıp dediler; biz bunların ardından kadın cinayeti gerçeğini ortaya çıkardık. Bu ülkede kadınlara her gün bunu yaşattılar. Her intihar, her kayıp haberinde kadınların en yüksek sesle “nerede, noldu” diye sormasında; katilleri koruyan, cinayetlerin üstünü örtmeye çalışan, mahkeme salonlarında katilleri aklmaya çalışan tüm devlet görevlilerinin payı var. O yüzden soracağımız birçok soru var, soracağız. Gülistan’a ne olduğunu tüm yetkililer açığa çıkarmak zorunda.

Her detayı, her adımı açığa çıkarmakla yükümlüler. Zaynal'ı gözaltına almamanın sebebini de öğreneceğiz. Eğer bile isteye korunuyorsa şüpheli, bir ailenin üstesinden gelebiliriz diye umuyorlarsa, yanılıyorlar. Mücadele eden kadınlar, kadınların yanında olan bir toplum var artık. Belki yıllar evvel olsaydı, haklı çıkabilirlerdi. Kadınlar hakları için bu kadar büyük bir mücadele yürütmemiş olsaydı. Devletin, kadınlar söz konusu olduğunda üç maymunu oynadığını yüzlerce kez görmemiş olsaydık. Polisin kadın katillerinin koluna girip, mücadele eden kadınlara ters kelepçe takmaya ne kadar hevesli olduğunu bilmeseydik. Zaman o eski zaman değil. Artık zaman kadınların deneyim biriktire biriktire, örgütlenerek mücadele ettiği zaman. Halk adaletin, tıpkı babası polis olan Zaynal örneğinde olduğu gibi “arkası olana” işlediğini gördüğü ve kendi mücadeleci öznelerini çıkardığı zaman.

Madem bu yargı, bu devlet sadece arkası olanın devleti öyleyse halk da birbirbirinin arkası olur. Öyle de oluyor! Sadece kadın sorununda değil üstelik. Bir başka yanıyla bu erkeğe ve “zengin, güçlü, iktidar sahibi olan erkeğe” işleyen adalet karşında toplum büyük bir birliktelik halinde oluyor. Birbirinin arkası oluyor. Çorlu Tren Faciası'nda çocuğunu kaybeden Mısra Öz'ün mücadelesi, şüpheli bir şekilde ölen Rabia Naz'ın babası Şaban Vatan'ın mücadelesinden bağımsız değil. Her ikisi de birbirine destek olurken bunun farkında. Onların yanında bir dağ gibi duran halk da bunun farkında. Şu an halkın ve kadınların adalete, gerçeklere ve eşitliğe ne derece derin bir özlemle kavuşmaya çalıştığının farkında olmayan sadece devlet. Farkında değil ki hala Gülistan'ın kayboluşunu muğlaklaştırmaya çalışıyor. Bununla birlikte üzerinde oluşturduğumuz basınca dayanamayıp kadına şiddetle mücadele genelgeleri yolluyor 81 ile. Belli ki bir yandan bu rezil düzen devam etsin diye uğraşıyorlar bir yandan bizimle baş edemiyorlar.

Bizimle baş edemeyecekler elbette. Kadınları, çocukları bu erkek egemenliğin karanlığından bir halkla birlikte kurtaracağız elbette. Başka bir ihtimal yok. Gülistan nerede, ona ne oldu, onu da açığa çıkaracağız. Mutlaka çıkaracağız.