Erdoğan her zamanki gibi… Ne tam susmayı biliyor ne de tam konuşmayı. Bu hafta da “seç-beğen-kürsüye çık-konuş bakalım” törenlerinden birinde başladı “gençlerimiz” diye konuşmaya. Erdoğan ne zaman gençlerimiz, kadınlarımız diye girse söze ardından hep buyruklarını sıralıyor. Nasıl olması gerektiğini, neyin ne zaman olması gerektiğini herhangi bir bağlam gözetmeden anlatıyor da anlatıyor. Bu kez de öyle oldu. Başladı söze, başladı alkışlar. 

“Maalesef, aman dikkat, yahu olabilir mi bu” diyerek anlattı dertlerini. Çözümsüz olmaz tabi, sıraladı ardından çözümlerini. Gençlerin evlenmiyor olmasından yakınıyor, ailelere sesleniyor evlendirin şu çocukları diye. Hem de erken yaşta. 30’undan sonra evlenmek mi olur? Dahası, hiç evlenmemek olur mu?

Olur mu?
Olur tabi, oluyor da zaten. Gençler evlenmiyor, bu doğru. Kimisi evlenemiyor, kimisi de evlenmeyi tercih etmiyor artık.

Erdoğan’ın konuşmasından sonra Twitter’da #EvlenmiyorumÇünkü etiketi, hızla en çok konuşulanlar arasına girdi. Evlenmiyorum çünkü seni ne ilgilendirir ve evlenmiyorum çünkü ayranımız yok içmeye genişliğinde binlerce cümle kuruldu. Herkesin evlenmemek için bir dolu sebebi var.

#EvlenmiyorumÇünkü yüz yüze bakmak karın doyurmuyor

Evlenmek, gençlere mantıklı gelen şeyler arasında listenin en alt sıralarında yer alıyor. Hele 30 yaşının altındaki bir gence… Okul okumakla hayatta kalmak arasında cebelleşmek, ayakta kalabilmek ve sağlıklı kalabilmek en gerçek sorun. Gençler “evlenemedik” diye endişeye kapılmıyor. Okurken aynı zamanda yemeğimi yiyebilecek miyim, okul bitince iş bulabilecek miyim gibi çok yaşamsal endişelerimiz var. Cebimizdeki iki kuruştan bile bütçe hesabı çıkarmak ve yetmeyen parayla yaşamaya devam etmenin ipince çizgileri üzerinde her gün gidip geliyoruz. Üniversite bitirmenin sonunda hiçbir işe sahip olamayacağımızın derin farkındalığını biraz bastırıp belkilerle hayatımıza devam edebilirsek ederiz. Gençler evlenmeyi değil, daha tek başına yaşadıkları hayatta geçinebilmeyi düşünüyor. Geçim derdi burnuna kadar.

Evlenmeyi düşünen için bile “kutsal evlilik müessesi” bir lüksten ibaret. Ne okurken doğru düzgün gördüğümüz bir para, ne de okul bittikten sonra bizi bekleyen fırsatlar var.

İşsizlik var, para yok. Kim, ne ile evlensin? Nasıl ödesin kirayı, nasıl alsın çamaşır makinesini? Tüm gençlere burs verdiğin gibi tüm gençlere de çamaşır makinesi mi vereceksin Erdoğan!

Hiçbir gelir kaynağı olmayan öğrenciye 50 liralık KYK zammı yapınca da gurur duyuyor Erdoğan, erkenden evlenip çoluk çocuğa karışın derken de gurur duyar tabii. Yüzü biraz olsun kızarmaz.

Kendi zümresinin gösterişli düğünlerini, bebeğin cinsiyetini tahmin partilerini görünce, ya her şeyi güllük gülistanlık zannediyor ya da bu sanrıyı gençlere yutturabileceğini zannediyor. Ama kimin yüzüne baksak, kimin yüzünü sevsek akşama onun karın doyurmayacağını biliyoruz. Erdoğan’ın baba tavsiyelerinin de ancak 50 liralık değeri olduğunu biliyoruz. Dağıttıkları burs bile değil, ödeyemeyince faize binen kredi. Dahası da yok işte. Tatlı hayaller kuramayacak kadar gerçek bir geleceksizliğimiz var. Hele şimdi milyonlarca genç ekonomik krizin getirdiği bütün sorunlarla yüz yüze. 

“Devlet diyor oku. Okumuşum. Atanamıyorum. E, iş de bulamıyorum. Ne yapacağım ben? Öleyim mi?”

Erdoğan’ın tez vakitte evlenmesini istediği genç kitlelerden yalnızca birinin isyanı bu sözler. Daha geçen hafta yine Erdoğan’ın evlenmesini tavsiye ettiği gençlerden birini kaybettik, Sibel’i…

KYK borcumuz, atanamayışımız, sistemin içerisinde çerçöp olmuş geleceğimiz... Erdoğan gençleri aile saadeti diyerek kandıramıyor. Çünkü ülkede genç insanlar iş aramaktan başını kaldırıp evlenmeyi düşlemek yerine hayatına son vermeyi düşünüyor. Saadeti ailede bulmuyor. Erdoğan çıktığı kürsülerde ailenin bozulmasına değil de genç işsizliğe, parayla sattıkları eğitime “böyle bir şey olabilir mi” diye sorar mı?

“Devlet baba” kızlarına evlenin dedi

Erdoğan kadınların doğumundan ölümüne kadar, hayatını geçirdiği bütün evreler için çok konuşkan. Nasıl doğacağımız ile başlıyor, karma eğitim alıp alamayacağımız, üniversiteye giderken evimizde kimlerle yaşayacağımız, son olarak da buna vakitlice evlenip evlenmeyeceğimiz eklendi.

Ne zaman evleneceğimize değinirken de mesela üniversitede evlenirsek bize para vermeyi teklif ediyor. Bu arada evlenince okulu nasıl bitireceğiz belli değil çünkü arka arkaya da çocuk yapmamız gerekiyor.

Bitmedi; bu çocukları tam olarak nasıl doğuracağımız, en az üç çocuklu olan evliliğimizi nasıl sürdüreceğimiz ve katiyen boşanmamamız konusunda hep konuşuyor, çok konuşuyor, susmuyor Erdoğan.

Şimdi de devlet baba olarak kızlarını evlenmeye çağırıyor. Kendine devlet baba derken ne kadar aşka geldiğini görmüşsünüzdür. Tanıdık bildik sahneler. Peki bu her bir köşesini belirlemeye çalıştığı hayatı biz kaybederken, kadınlar can verirken neden susuyor?

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu sene başında gösterdi ki Erdoğan’ın evlilik diyerek tavsiyelerde bulunduğu kadınlar aslında en çok evlerinde öldürülüyor. Kadınların yüzde 60’ının evlerinde öldürüldüğü gerçeği dururken ne kadın cinayetlerinden, ne genç kadınların güçlenmesinden, ne üniversitelerini okumasından ne de çalışmalarından bahsediyor. Demek istediği kadınlar evlensin, evde otursun, iş gücüne de katılmasın. Çalışabilir oldukları halde işgücü niteliğinde görülmeyebilirler sonuçta ama Erdoğan’a göre “bunların ne önemi var?"

Ceren Özdemir, Güleda Cankel, Şule Çet… O kürsülerde bir kere bile Şule Çet'ten bahsettin mi? Öldürülen Şule'nin davasında deliller karartılmasın diye konuştun mu? Üniversiteli arkadaşlarımızın erkek şiddetiyle öldürüldüğünden, korkutulduğundan, şiddete uğradığından bahsettin mi Erdoğan? Kürsülerde gelin bunları durduralım dedin mi? Evlilik tavsiyesi veriyorsun ama daha 19'unda, 20'sinde öldürülen kadınlar için ağzını açmıyorsun. Kadınlar evlenmek değil yaşamak istiyor önce. Daha yaşamalarının bile garantisini vermezken kalkıp da “baba tavsiyesi” veremezsin hiçbir genç kadına.

Kimin ne zaman evlendiği ya da evlenmediği Erdoğan'ı ilgilendirmez. Gençlerin kimlerle birlikte yaşadığı ya da yaşamadığı da. Ortada gençler ve kadınlar için, onlar yerine sinirlenecek ve tahammül edilemeyecek şeyler var.
İlk sırada sayılacaklar;
Genç işsizler ordusunun her geçen gün daha da büyüdüğüdür.
Evlilik tavsiyesi verdiği o genç kadınların daha 19’unda, 20’sinde erkekler tarafından öldürüldüğüdür.
Kadınların %60'ının o övdüğü aile içinde, evlerde öldürüldüğü gerçeğidir.
Gençlere hiçbir gelecek vadetmeyen çürük kapitalist düzendir.

Erdoğan’ı ilgilendiren, endişelendiren şeylerin bunlar olması gerekirdi. "Böyle bişey olabilir mi ya?" diye sorulacaklar da bunlardı. Ancak Erdoğan için artık geç olsa da gençler için değil. Bizim için değil. Erdoğan bizi kurtarmayacak. Buna şaşırmıyoruz. Biz Erdoğan’ın varlığına “böyle bir şey olabilir mi?” demiyoruz. Çünkü Erdoğan ve onun gibi bir avuç azınlığı iyi tanıyoruz. Sermaye düzenini sürdürürken ve milyonlar içinde yaşarlarken bizi nasıl ateşe attıklarını çok iyi biliyoruz.

Gençler evlenmiyor. Çünkü kurtaracağımız ve bir arada duracağımız kendi ailelerimiz, kendi çekirdeklerimiz değil. Onların o allı pullu saraylar içinde bizim hayatımıza “müdahale” hakkını bulan düzenini ortadan kaldırabiliriz. Bizi dört duvar arasında sıkıştırmak istedikleri bireycilik çıkmazını da öğütledikleri o toplumsal düzeni de ezip geçebiliriz. Herkesin kurtuluşu için, hep birlikte hareketle.