Sınav sistemi, paralı eğitim, bunların getirdiği fırsat eşitsizliği, hayatın her alanında kendini gösteriyor. Sınavlarla insanların bilgisini ölçmeye, geleceğini belirlemeye çalışıyorlar. İlkokulda aşılanan gelecek kaygısı insanları robota çeviriyor. Nesil, kendi düşüncelerini kuramıyor, bulamıyor, söyleyemiyor. Düşündüğümüz tek bir şey var: Sınav. Sınavla nereye kadar varabiliriz ki? Eğitim sistemi zaten fırsat eşitsizlikleri ile dolu. Sınav sistemi de cabası.

Sınav sistemi;

• Geleceğimizi, hayatımızı elimizden alıyor.
• Zaten var olan fırsat eşitsizliğini kat be kat arttırıyor.
• Öğrenciler arasında rekabet oluşturuyor. Bu rekabet çatışmaya dönebiliyor.
• Sıra arkadaşlarımızın aramızdan ayrılmasına neden oluyor.
• Öğrencinin okulu bırakmasına yahut hem okuyup hem çalışmasına neden oluyor.
• Paralı eğitim yuvalarının artmasına neden oluyor.

Geleceğimizi, hayatımızı elimizden alan, öğrenciler arasında rekabet yaratan sınav sistemi ve her yere özel okulların açılması, fırsat eşitsizliğini ve işsizlik oranını günbegün artırıyor. Fırsat eşitsizlikleriyle dolu olan, her yerin paralı eğitim yuvası olduğu bir sistem istemiyoruz. Bizleri yarış atı olarak gören sınav sistemini istemiyoruz. Üstelik soruların çalındığı bir yerde! 

*

"İki gün önce eski ÖSYM başkanı Ali Demir'in FETÖ'den tutuklanması gündeme geldi. 2010-2015 yılları arasındaki sınav sorularının sızdırılmasına ilişkin bilirkişi raporuna da yer verildi." 

İktidar soruların çalınmasına göz yumdu. Dönemin Başbakanı Erdoğan, yaptığı mitinglerde soruların çalınması skandalının, muhalefetin AKP'yi karalama kampanyası olduğunu iddia ederek sınavda herhangi bir kopya olmadığını söyledi. Kısacası soruları çalanları korudu. Araları bozulunca da her şey "ortaya çıktı".

Biz bu eğitim sistemine nasıl güvenebiliriz? Sistemin neresinden tutsak elimizde kalıyor zaten. Böyle bir durumun içinde bir de soruların çalınması da tüm olumsuzluklara tuz biber ekliyor.

Sorular önceden de tarikatlara sızdırılıyordu, halen de kimlere sızdırılıyordur kim bilir. Soruların sızdırıldığı haberi ortaya çıkınca hakları yendiği için sokağa çıkan gençlere yönelik tehditler savuran Erdoğan, “Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Onlar YGS’nin karşısında tavır ortaya koyduklarını açıklarken, biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız” demişti.

Bu kadar şeyin üstüne kalkıp öğrencilerden sınav ve eğitim sistemine güvenmelerini beklemeleri çok saçma olmaz mı? O kadar önlem alındığı halde yine de gözümüzün önünde sınav soruları çalınıyorsa buna sesimizi çıkardığımızda “5 bin, 10 bin tane genç” diye tehdit ediliyorsak onlara güvenmenin ne kadar doğru olduğunu konuşmak da lüzumsuz oluyor.

Zaten eşitsizliklerle dolu olan sınav sisteminin kendi içindeki güvenliği ve tutarlılığı bile bu kadar tartışma konusu olmuşken gençler elbette bu sisteme hayatını adamayacak. Rekabetçi, ezici sınav sisteminde soruların çalınması, zaten senelerdir yaratılan eşitsizliğin yalnızca küçük bir parçası olabilir. Gençler kendi geleceklerini bu eşitsiz sistemin ellerine bırakmayacak ve kendi geleceklerini belirleyecek iradeye sahiptir.


Hasan Gevger / Lise Öğrencisi