AKP'nin ertelediği için "müjde olarak sunduğu" borcu olanın sağlık hizmetinden yararlanma hakkı 2019 itibariyle sona erdi. Prim borçlarını ödememiş olan Genel Sağlık Sigortası ve Bağ-Kur'lu yurttaşların Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastaneler ile kamu üniversite hastanelerinde sağlık hizmetlerinden faydalanması için verilen süre 31 Aralık'ta doldu. Bu da yaklaşık 5 milyon kişinin 2020’de hastaneye gidemeyeceği anlamına geliyor.

Sosyal güvencesi olmayan, işsiz olan, 18 yaşını doldurmuş ve öğrenci olmayan, kişiler aylık 76.75 TL olan GSS primlerini kendileri ödüyor. Ancak yoksulluk ve işsizliğin gün geçtikçe arttığı bu dönemde doğal olarak borçluların sayısı da artıyor ve milyonlarca kişi, en temel insan hakkı olan sağlık hizmetlerinden bile yararlanamayacak hale getiriliyor.

Biraz öncesine gidelim! Borçlu olan yurttaşların sağlık hizmetlerinden faydalanmasına dair verilen süre için AKP hamlesini yaptı ve mart ayındaki seçimler öncesi göstermelik olarak bu süreyi uzattı. Bugün ise seçimler bitti, "bir süreliğine" verilen haklar geri alınmaya başlandı. 

Her seçim döneminde "sağlıkta devrim yaptık" diyerek övünen, gerine gerine hastanede kuyrukların bittiğini söyleyen iktidar şimdi milyonlarca kişiyi ölüme terk etti.

Kamu hastanelerinde gizlenen kriz

Sağlık sektörü git gide özelleştirilerek sermaye sahiplerine peşkeş çekiliyor ve şirketleşen hastane sayısı her geçen gün artıyor. Trabzon Valiliği firmalara yazı göndererek Kanuni Eğitim Araştırma Hastanesi'nin malzeme alımı yapacağını "röntgen cihazı için bataryaya ihtiyacı" olduğu belirtmişti. Firmalardan teklif isteyerek parasını "8 ay sonra öderim” demişti. Bunlar tekil örnekler değil. Kamu hastanelerinde büyüyen bir krizin olduğu herkes tarafından bilinen ama gizlenen gerçekler.

Kurulacağı açıklanan günden itibaren tepkilerin eksik olmadığı şehir hastaneleri de malzemelerin alınamaması, hastalardan ekstra ücretlerin talep edilmesi, hatta malzeme temini sağlanamayınca ameliyatların durma noktasına gelmesiyle gündemden düşmüyor.

Büyük sermayelerle, devasa binaların kullanımıyla "kiracı olunan" şehir hastanelerine her ay bütçeden milyonlarca lira ödeme yapılıyor. “Yap-işlet-devret” sistemiyle hastaneler rant uğruna inşa edilen ticarethanelere dönüştürüldü. Kısa süre içinde patlak veren sonuç ise ameliyatların ertelenmesi! Son olarak Ankara Bilkent Şehir Hastanesi'nde malzemeye bağlı bölümlerde ameliyatlar durdu ve yüzlerce kişi mağdur edildi.

Bütçe sarayın emrine amedeyken "tasarruf" yapılan kalemlerden biri doğrudan halkın sağlığı.Kamu hastanelerinin kapıları işsizlere, borçlulara kapatılıyor. Nereye mi gidilecek? Elbette özel hastane. Bir tedavi için o borçlular ve işsizler yüzlerce lira ödeyecek. O özel hastane sahibi patronlar kazanacak, halkın cebinde olmayan para yine eksiye doğru ilerleyecek.

Çözüm ertelemek değil

Zamlardan dolayı ilaçlarını alamayan, hastanelerde yeterli malzeme olamadığı için ameliyatlarını olamayan, masrafları ödeyemediği için hastane kapılarından geri çevrilen yurttaşlar için çözüm, "seçim dönemlerinde" borçları ertelemek değil ücretsiz sağlık hizmeti vermektir.

Daha bin bir çeşit hastalıkla boğuşan kişilerin yaşaması için en temel ihtiyaçları bile karşılayamayan bir iktidar boş keseden, sağlık politikalarıyla övünemez. İnşaatı bile bitmemiş hastane görünümlü rant kapıları önünde kurdele kesemez.

Sağlık borçlarını ödeyebilecek gelire sahip olamama durumu kişilere bağlı değil yoksulluk ve işsizliğin yarattığı sonuçlardır. Bugün insanların kapısından döndüğü o gösterişli binaların, 5 milyon kişiyi çaresizliğe mahkum bırakıp firmaların cebini dolduranların üzerine yıkılması, iktidarın kaçınılmaz sonu olacaktır.

Çözümsüzlüğü dayatan iktidarın politikalarına karşı ise yapılması gereken bellidir. Sağlık en temel insan hakkıdır ve sağlık hizmetinin borcu olmaz. Devlet ücretsiz sağlık hizmeti sağlamakla yükümlüdür ve bu hizmeti tüm yurttaşlara eşit bir şekilde ulaştırmalıdır. Kasalarınızı şehir hastanelerinden elde edilen paralarla doldurmaya çalışacağınıza, halkın ücretsiz sağlık hakkını verin.