Sene 2011. Simit Sarayı’nın kurucularından Haluk Okutur katıldığı bir konferansta şöyle diyor; kariyer tercih meselesidir. Ya girişimci olacaksınız ya da girişimcilere yardımcı olacaksınız. Diyemiyor tabii ya patron olacaksınız ya da patronunuz olacak. Patron olmak güzel, yandaş patron olmak ise bambaşka.

İyi bir yandaş olursanız belki şirinleri bile görebilirsiniz ve hatta devlet sizin banka kredileriyle içini boşalttığınız şirketin %51 hissesini 500 milyon dolara satın alıp sizin mal varlığınızı kurtarabilir. Memleketin herhangi bir yerinde yaşlı birinin tek geçim kaynağı simit tezgahına vergi vermiyor diye el konulabilir, tapelerle millete küfür ettiği ayan beyan ortaya çıkanların ise 420 milyon liralık vergi borçları tek kalemle silinebilir.

Geçtiğimiz hafta Ziraat Bankası’na bağlı Ziraat Bankası Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı, Simit Sarayının %51 hissesinin Kavukçu Yapı’dan satın alınması için Rekabet Kurumu’na başvurmuştu. Haberin yayılmasının ardından kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin eleştiriler Erdoğan’a soruldu ve Erdoğan da “tasvip etmiyorum” diye cevap verdi.

Elbette bunları tasvip etmemiz mümkün değil. Erdoğan da tasvip etmiyor bunları. Nasıl ki bir tarafta sermaye bir tarafta halkı varken kendi çıkardığı yasayı veto edip bacalara filtre takılması zorunluluğunu ötelemediyse burada da “bilmemesinin mümkün olmadığı” birşeyi tasvip etmiyorum diyerek açıkladı. Tam olarak şöyle diyor Erdoğan: “Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. Bunu duyduğum anda Genel Müdürümüzü aradım. Genel müdürümüz, ‘bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz’ dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankasının girişim sermayesi şirketi. O tablo şu anda bu seyirde.”

Filtre takılması zorunluluğunun ertelenmesi vetosundan sonraki başkanlık sistemi ve güçler ayrılığı işliyormuş gibi gösterilen ikinci vakıa ile karşı karşıyayız. Evvelce “Merkez Bankası başkanını görevden aldım çünkü laf dinlemiyor adam" diyen Erdoğan’ın bugün itibariyle hangi şirketin borçlarının ödeneceğini seçmediğini söylemek komik olacaktır.

Neyse ki Cumhurbaşkanı tasvip etmedi de “Ziraat Bankası’nın girişim sermayesi şirketi” - Ziraat bankası değil, sakın ha! - rekabet kurumuna yaptığı başvuruyu geri çekti. Toplum bir yandan Uşak’ta açlıktan bayılan işsiz yurttaşın videosunu izlerken bir yandan da bu haberi görüyor. Şimdiye kadar sıkça yapılan hatırı sayılır teşvik vermeler, vergi borçları silmeler, kamu kaynaklarını bir kısım insanları daha da zenginleştirmek için kullanmalar artık eskisi kadar görünmez değil. Artık hem AKP’nin hem de yandaşlarının öyle elini kolunu sallaya sallaya cebimizdeki paraları çalması, kamu bankalarındaki paralarımızla batan şirketlerin borçlarını ödemesi kolay değil. Çünkü EYT’liler kendilerine verilmeyen emeklilik hakkı bütçesinin nereye harcandığını görüyor. Ücretli çalışanlar asgari ücret zammındaki komik teklif ile kamu parasının rant için kullanılan kısmı arasındaki uçurumun farkında. Ziraat Bankası’na borcundan dolayı icralık olmuş çiftçi, kendisinin evini arabasını haczeden bankanın kimlerin mal varlığını kurtardığını görüyor. Nitekim işte böyle, Erdoğan’ın baş aktör olmasına karşın yeni haberdar olmuş gibi yaptığı açıklamalar bizzat zaruriyetten kaynaklanıyor. Kendi verdikleri kanun tekliflerini kendi kendilerine veto etmek zorunda kalıyorlar. Şimdi tekrar vites kolunu R’ye doğru çeviriyoruz Başkan Bey!

Bundan sonraki hataların telafisi yok

Devlet tarafından Simit Sarayı’nın kurtarılmaya çalışılması ne ilk ne de son. Daha şimdi gündemde Ziraat Bankası’nın Dünya Göz’ü satın alacağı haberleri dolaşıyor. Öğretmenlerin maaşlarını ödemeyen Doğa Koleji, İTÜ Vakfı tarafından satın alınacak. Birkaç şirketin iflas etmesi daha da fazla iflas haberini bizlere getirecek düşüncesiyle bu ölü şirketleri şimdiye kadar fonlayan hükümet için işler biraz daha zor.

Hemen önceki seçimde büyükşehir belediyeleri kaybedildi. Ekonomik krizin patlakları dört bir yandan etraflarını sarmış durumda. Davutoğlu yeni partisinin kuruluşunu gerçekleştirdi, Babacan’ın partisi ise yolda görünüyor. Antidemokratik rejim karşıtlığı söylemleri ile sağ kesimin içinden iki yeni muhalif kanat ortaya çıktı.

Hepsinden öte; simit tezgahı gasp edildiğinde gözyaşları içinde nefretini kusan Samsunlu yaşlı kadının, bankaya borcundan dolayı icralık olup Ziraat Bankası’nın önünde ürettiği iki güğüm sütünü döken yaşlı adamın, iş aramak için gittiği yerlerde peçete sat diye sırtını sıvazlayanlar olduğunu anlatan Elazığlı Deniz Taze’nin, emeklilik hakları elinden alınan EYT’lilerin, ülkenin dört bir yanında direnişteki işçilerin öfkeleri yükseliyor. Bu öfke Simit saraylarını da sarayları da yakacak.