Geçtiğimiz hafta ülke olarak bir ilke şahitlik ettik. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez veto yetkisini kullandı.
Hem de ne için, halkı için!
Bir tarafta halkı varken bir tarafta sermaye olduğu içinmiş.
Sanki yasayı mecliste getiren kendisi değilmiş gibi böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değilmiş.
AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın çıkardığı yasayı, Cumhurbaşkanı Erdoğan veto etmiş oldu yani.

Termik santrallere baca filtresi takılmasını erteleyen yasanın veto edilmesine ilk reaksiyon AKP-MHP cenahından geldi. Hangi birinden bahsedelim; Erdoğan’a Maraşlılar adına teşekkür edenlerden mi, biz zaten yasadaki diğer maddeleri onaylamıştık yoksa çok karşıyızcılardan mı? Neyse neyse bunlara şaşırmaya gerek yok. E demokrasiye onlarında ihtiyacı var tabii.

Mecliste güçler ayrılığını yanlış anlayan AKP’li vekil olayı şöyle anlatıyor: Parlamento yasayı onayladı. Anayasa mahkemesi (Erdoğan) reddetti. Bir tarafta parlamentonun gücü, kuvveti, diğer tarafta da Cumhurbaşkanı'mızın yetkisi var. İşte bu kuvvetler ayrılığıdır.

AKP’lilerin kafası epey karışık, hiç demokrasi görmedikleri için… Zaten mecliste de onlara “bunu onaylayın” demişlerdi, onayladılar. Erdoğan veto edince afalladılar, ne kadar demokratik olduklarını anlatmaya çalıştılar. Demokrasi tek adam rejimiyle olmaz. Bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak söze göre bütün ülke sıraya dizilmez. Gel gör ki bunu hiç demokrasi görmemiş bir sağa anlatmak zor. Ancak şunu da görmek lazım; tek adam rejimini kuvvetler ayrılığı olarak anlatanlar “biz de fena değiliz”i anlatmaya çalışıyor. Madem öyle kuvvetler ayrılığı tam olarak hayata geçirilmeli diyebiliriz. Tek adam rejimi ortadan kaldırılsın; bağımsız yargı, bağımsız meclis, tarafsız cumhurbaşkanı.

*

Erdoğan’ın veto kararının ardından muhalefet cephesinden de elbet açıklamalar geldi. Ancak AKP-MHP bu yasayı mecliste oylarken aylık 22 bin 200 TL maaş alan o milletvekilleri neredeydi? Aman efendim zaten bunlar halk düşmanı demekle olmaz. Oylama sırasında muhalefet koltuklarının nasıl boş kaldığını fotoğraflarda gördük, canlı canlı. Tweet atmaktan öteye gidemeyenler yine en fazla söz hakkını da kendinde görüyor. İş işten geçmiş, itiraz edilmemiş, seyirci kalınmış. Sonra top Erdoğan’ın ayağına gelince o da vurmuş gol olmuş. Yani kaleyi bırakanların ağlamasına gerek yok artık.

*

Şimdi burada asıl konuşmamız gereken Erdoğan’ın ne kadar samimi olduğu değil. Çünkü çok büyük bilmişler, oylamada boş bıraktıkları koltukları doldurmak için bunu tartışmak istiyor.

Erdoğan’ın ve patronların her zaman elini kolunu sallaya sallaya hareket etmesi mümkün değil. İşte Erdoğan geri adım atmak zorunda kaldı, tükürdüğünü yaladı.

Bugün Erdoğan’ı durduran, kapitalizmi frenleyen güç yarın kapitalizmi yok etme gücüne de sahip. Rant, beton, para siyasetinin sonu gelecek; emekçiler bir avucun düzenini alt üst edecek, yok edecek.