Birkaç yıl öncesine kadar hepimizin çok sık duyduğu bir cümle vardı: Emekli olunca rahat edersin. Gençlerin gelecek kaygısı gün geçtikçe artarken "iyi-kötü" bir işe girmiş, aldığı ücretle yaşamını sürdürmeye çalışan her insanın hayali bir süre sonra rahat bir emeklilik geçirmek olur.
"Çocuklarıma bırakacağım bir ev olsun", "Emekli olunca kafa dinlerim", "Emekli ikramiyesiyle yatırım yaparız"... Bu cümleler artık neredeyse duyulmaz oldu. Çünkü artık ne alınan emekli maaşıyla geçiniliyor ne de "ikinci bir işe mi girsem?" kaygısıyla umulduğu gibi rahat ediliyor. Hatta 6 milyon gibi hiç de azımsanamayacak sayıda yurttaş emekli olabilmek için dahi mücadele vermek zorunda kalıyor.
Emeklilikte yaşa takılanlar, seslerini duyurmak için örgütlenerek, mitingler yaparak gasp edilen haklarını her fırsatta istiyorlar.
Geçtiğimiz hafta emeklilikte yaşa takılanlar 25 ilden gelen temsilciyle meclisteydi. Her partinin kapılarını zorluyor ve görüşme talep ederek yeni yol haritalarını anlatıyorlar. Meclise geldikleri salı günü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefinde de EYT vardı. "Ekonomimizi çökertmeye yönelik bir proje" dedi.
Bu açıklamalar, gözü kulağı mecliste olan EYT'yi öfkelendirse de geri adım attırmıyor. Çünkü yaptırım güçlerinin farkındalar ve seçim dönemleri de buna vurgu yapıyorlar. Erdoğan için seçim önemliyse, seçmen de önemlidir. Bunu kaybetmeye yaklaştıkça çok daha iyi anlayacak.
EYT ne istiyor?
Emeklilikte yaşa takılanlar diyor ki;
* Emeklilik yaşını yükselten değişiklik geçmişe dönük uygulanmasın.
*1999'dan önce çalışmaya başlayanların prim gün sayılarını doldurduğunda yaş şartını beklemeden emekli olabilmelerine imkan tanınsın.
Yani yasanın çıktığı 2002 yılında, birkaç yıldır sigortalı olarak çalışan bir kişinin emekliliği, yapılan düzenlemeyle 15 yıl gecikiyor! Milyonlarca kişiyi ilgilendiren bu durum apaçık ortadayken Erdoğan'ın "seçim kaybetsem bile yokum" dediği bu düzenleme yapılamaz mı? Yapılabilir.
Erdoğan diyor ki; emeklilikte yaşa takılan denilen gruba 6,2 milyon kişi giriyor, bunun yıllık maliyeti 26 milyar lira. EYT'nin talepleri kabul edilirse emekli olacak kişi 6 milyon değil, yaklaşık 100 bin kişi. Ayrıca bu kişiler de 38-43 yaşında değil 50 yaş üzerinde.
Yani toplam maliyet Erdoğan'ın bahsettiği gibi milyonları bulmuyor. Eğer bir hesap yapılacaksa söyleyelim, bunun gerçek verilere göre kamuya yıllık maliyeti 8 milyar TL olacak.
Bu miktar karşılanamaz mı? Bir yılda Saray’a 3.1 milyarlık bütçe isteyen Erdoğan, örtülü ödenekleri de bunun üstüne koyarsa EYT’nin hakkı her koşulda verilebiliyor.
Erdoğan’a göre sağlam olan ekonomimiz ne ile sarsılır?
Erdoğan “ekonomimizi çökertmeye çalışıyorlar” derken kendi Saray ekonomisinden söz ediyor. Hakkı gasp edilenlere hakkını verirse sefa süremeyecekler, ona dertleniyorlar. O yüzden de EYT konuşuldukça daha çok öfkeleniyorlar. Ne demek gasp edilen haklar verilecek?
O saydıkları milyonlarca lira nerelere nerelere gidiyor? AKP ekonomiye yeni kaynak yaratmak bir yana, var olan kaynakları da özelleştirip eriterek yok ediyor.
- 2020 bütçesinde Erdoğan’ın maaşına 6 bin 750 TL zam öngörülüyor.
- Diyanet’e rekor bir bütçeyle 11.5 Milyar TL bütçeden pay veriliyor.
- "İtibardan asla tasarruf etmeyen" Erdoğan'ın Saray'ının bütçesi dudak uçuklatıyor. Sadece şatafata harcanan paralar milyonları buluyor. Saray'da tek kullanımlık mutfak eşyaları için 1.4 milyon, duvar süsleri için 147 bin harcandığı ortaya çıktı.
- Bunlar yetmemiş ki 2020 yılı için Saray’a 3.1 milyon bütçe istiyorlar.
Ülkede yaşayanlar bunu görmüyor mu? Sadece yandaş kanalları mı takip ediyorlar? Sürdükleri bu sefanın herkes farkında. Sarayın çatal-bıçak takımlarına milyonlar harcanacak ama konu emeklinin haklarına gelince "bütçeyi sarsar" denilecek. Yok öyle yağma!
Dert de derman da mücadele edende
EYT için birçok çözüm önerisi sunuluyor. Bunlardan bazıları "ağır işlerde çalışan işçilere emeklilik hakkı verilmesi, sağlık harcamalarının karşılanması, 50 yaş üzerine istihdam artışı sağlanması. Ancak tüm bunların geçici çözümler olduğunu görmek zor değil. Toplumun %74'ü emeklilik yaşını geç buluyor ve emekli olunca geçim derdi yaşayacağını düşünüyor. Bu da demek ki Türkiye'de emeklilikle ve sosyal güvenceyle ilgili baştan aşağı bir düzenleme yapılmalı.
Erdoğan, üzerinde bu kadar baskı oluşturan EYT'ye karşı neredeyse her yolu denedi. "Türedi" dedi, "çift dikiş, o yaşta emekli olunmaz" dedi, "ikinci iş arayacaklar işsizliği arttıracaklar" bile dedi ama EYT'nin meşruluğunu yok edemedi.
Hakkını almak için her yolu deneyen EYT ne diyor?:
"Çocuğum sınava hazırlanıyor, üniversiteyi kazanmasın diye dua ediyorum, bir baba bunu ister mi?"
İşte yıllarca üç kuruşa çalışıp emeklilik hakkı gasp edilen emekçilere sunulan hayat bu. Sosyal medyada, mikrofon uzatıldığında, yaptıkları buluşmalarda; kira derdinden, faturalara gelen zamlardan, iki işte çalışmak zorunda olduğundan bahseden insanları ne dersen de öyle kolayca "terörist" ilan edemezsin.
Bir kaç yıl öncesine kadar AKP seçmeni olan binlerce kişiyi, yol parasını dahi güç bela ayarlayıp Ankara, İstanbul yollarına düşüren bu mücadeleyi görmezden gelemeyiz. Yeni bir yol haritası belirleyerek her kapıyı zorlayan EYT, hükümet üzerindeki yaptırım gücünün farkında ve geri adım atmaya da niyetleri yok.
Sadece bugün yaşa takılanlar değil, bu gelecek kaygısıyla yaşayan herkesi doğrudan ilgilendiriyor. Sadaka değil hak mücadelesinin de her yerde bu yüzden sesi olunmalı.