Bu haftanın en çok konuşulan gündemlerinden biri, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranının 6,6 puan yükselerek yüzde 27,4 olması değildi. ‘İşsizlik’le ilgili büyük oyunu çözen Erdoğan’ın "Biz istihdam oluşturamadık diye değil, iş arayanlar arttı diye işsizlik artıyor" sözleriydi.

Görünen göz kılavuz istemez. TÜİK verilerine göre bile daha üniversite mezunu potansiyel genç işsizleri saymadan 2005'ten itibaren hesaplanan genç işsizlik oranı %27.4 ile en yüksek seviyede. İktidar yıllardır en az üç çocuk politikasını yürütürken bir gün o çocukların büyüyüp iş arayacağını düşünemedi herhalde.

Erdoğan’ın ağzından kelimelerin pervasızca çıktığını biliyoruz. Bakınız, daha önce de çıkıp “her üniversiteden mezun olan iş bulacak diye birşey yok” demişti. İnsanların karınlarını doyurmak için, ev kirasını ödemek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak istemesi neredeyse lüks. Pes doğrusu. Eğitim şart da iş şart değil mi?

Her ile ve illerin en ücra köşelerine üniversiteler açıp sonra da burada üniversite yoktu, biz getirdik diye bunun propagandasını yapıp ekmeğini yemiş olabilirsiniz. Ancak süre doldu. 

Birkaç yıl işsizliği ertelemiş olabilirsiniz ama her ile üniversite açıp işsizlik yokmuş gibi yapma stratejisinin sonu geldi. 4-5 yıl önce bayıla bayıla açtığınız o üniversitelerden bugün gençler mezun olup işsizler ordusuna katılıyor. 

Aman canım gençler de iş beğenmiyor (!)

Hemen her genç liseden mezun olur olmaz gerek iş bulma kaygısıyla, gerekse de ailesinden ayrılarak kendi hayatını kurmak için kendisini bir üniversiteye atmayı düşünür. 

Bugün gençler okudukları okulları bitirebilmek için bile sözde part time işlerde çalışmak zorunda kalıyor, biri gitse öbürü gelir diye düşünen patronlar tarafından sömürülüyor. Çünkü paralı eğitim sisteminde çoğu gence zaten çıkmayan burslarla geçinmek mümkün değil. Bu sadece Türkiye’de yaşayan gençlerin sorunu da değil, bu sistemin sorunu. Daha geçtiğimiz hafta Fransa’da 22 yaşında bir genç burs alamadığı için kendini yaktı.

Şu an bilimsel ve nitelikli eğitim veren üniversite sayısının da bir elin parmaklarını geçmeyeceğini düşünürsek, gençlerin büyük çoğunluğu iyi bir eğitim almıyor. Fakat bu gençlerin asgari ücret alarak, kötü çalışma koşullarında, kaç saat çalışacağı belli olmayan işlerde bayılarak çalışması beklenemez.

Hadi diyelim, biz gençler iş beğenmiyoruz. Peki 4 milyon 650 bin kişiden gençleri çıkarınca geri kalan milyonlarca kişi de mi iş beğenmiyor?

İşsizliği çıkaran gençler değil

Yazının başında da belirttiğim gibi işsizlik gençlerin iş aramasından kaynaklanmıyor. İşsizliği çıkaranlar bizler değiliz.

Bugün işsizliğin had safhaya ulaşmasının nedeni yıllardır uygulanan ekonomi programlarıdır. Satılan özelleştirilen fabrikalardır. Gençlerin ekmek kapıları bir bir kapanmış. Yerlerine bilimsel ve nitelikli eğitimden uzak özel ve vakıf üniversiteleri açılmıştır. Çünkü iktidar için üniversiteler ticarethane, öğrenciler geçim kaynağı.

İşsizlikten tamamen kurtulmak mümkün. 
Bugün patronların değil gençlerin önü açılmalı.
Neden açıldığı belli olmayan üniversitelere ödenek ayrılmamalı, gençlerin KYK borçları silinmeli.
Kamu yatırımları yatırımları yapılmalı.
Ekonomik kriz bahane edilerek işten çıkarmalar tamamen yasaklanmalı.

Kurtuluşumuz için gelin bu düzene karşı birlikte itiraz edelim. Ancak birlikte örgütlenerek ve mücadele ederek değiştirmek mümkün. Zaman harekete geçme zamanı.