Dünyada ve Türkiye’de eylemler patlak veriyor. Hiç dur durak bilmeden her gün yeni bir ayaklanma haberi alıyoruz. Analojik olarak ayaklanmalar ekonomik krizin patlak vermesi ile paralellik halinde ilerliyor.
Neden? Halk biber gazına, jop dayağına ya da cezaevine girme pahasına da olsa yılmadan, bir zerre usanç hissetmeden ve korkmadan meydanlara dökülüyorlar. Neden?
Ey liberaller! Özel mülkiyeti ve serbest piyasayı meşru kılmak için elinizden geleni ardınıza koymuyorsunuz, bu ayaklanmaları açıklamak size düşmez mi?
“Sosyalizmin ekonomik sistemi heyuladan oluşuyor, salt ütopyadan ibarettir.” Bu sözler sizlere ait değil mi? Düzenlediğiniz seminerlerde, konferanslarda bir araya gelip serbest piyasanın ve rekabetin kutsallığından dem vurmuyor muydunuz?
Size de çok fazla yüklenmek niyetinde değilim. Malum Türkiye’de ekonomik krizin olmadığını, insanların telefon almak için sıraya girmesinden analiz ediyorsunuz. Sizi ahmaklar sizi...
Türkiye’de ekonomik krizin başlıca sebebi, sermayenin tekelleşmesi ve rekabetin azınlığın elinde bir oyuncağa dönüşmesidir. Oysa piyasanın krize süreklenmesi halinde “görünmez el” devreye girecek ve her şey düzelecekti fakat görünmez eli henüz göremedik.
*
Emekçiler ne zaman ki haklarını almak için direnişe geçtiler, her zamanki gibi önlerini tıkamaya çalıştılar. Kolluk kuvvetlerinin emekçilere saldırması, eylemleri daha da körüklüyor. Emeğinin karşılığını almak isteyenlerin haklı oldukları bu kavgada; onları kim durdurabilir, onları kim zaptedebilir? Hiç kimse.
Emekçiler ne zaman konuşmaya fırsat bulsalar hemen hemen hepsi aynı şeyleri söylüyor. Eve ekmek götürmek istiyorlar, çocuklarının eğitim masraflarını karşılamak istiyorlar, sendikalaşmak istiyorlar, “alın terimizin karşılığını almak istiyoruz” diyorlar, “işten atılma korkusuyla yaşamak istemiyoruz” diyorlar, “patronları koruyan yasalar bir kez olsun bizleri korusun” diyorlar, “polis bir kez olsun biz emekçilere değil haksız olan patronlara biber gazı sıksın” diyorlar.
Biliyoruz ki yasalar patronları korumak için, zaptiyeler patronu işçiden korumak için. Ne zaman ki yasaları düzenleyen işçilerdir,o zaman herşey emekçiler lehine olacak, işte o zaman yasa patronu değil emekçiyi koruyacaktır.
Dünya çapındaki eylemler, direnişler emekçilerin şölenidir. Ekonomik kriz, emekçileri yakarak küle çevirdi ve küle dönenler çok daha kolay buldular kendi benzerlerini. Bundan sonrası sınıf kavgasıdır, her kazanım küllerin şölenidir.