Her geçen gün yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz. Oysa iktidardakiler seçimlerden önce geçim derdinden yakınan vatandaşa indirim sözü vermişti ama bir AYDA doğalgaza yaklaşık yüzde 15+15 zam yapılırken memura ve emekliye ise bir YILDA yüzde 4+4 zam yaptı. Bir de utanmadan hala ekonominin iyiye gittiğini söylüyorlar. Emekçiler ise haklı olarak soruyor, “Türkiye büyüyorsa, ekmeğimiz neden küçülüyor?”
Yılbaşından bu yana gıda enflasyonu yüzde 50’yi aştı, elektriğe yüzde 37, doğalgaza yüzde 15+15, çaya yüzde 32, şekere yüzde 16 zam geldi. Aynı zamanda memur ve emekli maaşlarında ise günlük bir bardak çay parasına tekabül eden komik bir artış yaşandı. Doğalgaza, elektriğe gelen zamları “fiyatlar değişti” diye duyuran havuz medyası, kamu emekçilerine yapılan yüzde 4’lük sadakayı “memura zam müjdesi” diye yazdı. Evet, müjdeler olsun! Artık bu zamla bir memur ailesiyle birlikte bir ayda, sadece bir hafta sonu, bir AVM’nin üst katında yemek yiyebilir. Sinemaya gidemez ama olsun, karın tokluğuna eğlence…
Bildiğiniz gibi milyonlarca memuru ve emekliyi kapsayan toplu sözleşmede, sendikalar ile hükümet arasında bir anlaşma sağlanamadı ve kararı orta yolu bulması beklenen Hakem Kurulu’na bıraktılar. Çünkü hükümetin teklifi ile sendikaların teklifi arasındaki makas açıktı. “Hakem Kurulu” ise kamu emekçilerinin bütün taleplerini çiğneyerek hükümetin teklif ettiği yüzde 4+4 ve yüzde 3+3 zammı olduğu gibi onayladı.
Çay kaşığı ile verip kepçeyle aldılar
Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’la da görüştüklerini, verebilecekleri en yüksek oranın bu olduğunu söyledi. Keşke aynı duyarlılığı emekçilerin en temel ihtiyaçlarına zam yaparken de gösterseler, çift hanelerde zam yapmak yerine mesela “doğalgaz fiyatlarına verebileceğimiz en yüksek zam oranı bu” deseler.
Zaten açlık sınırı 2 bin 100 TL, yoksulluk sınırı 6 bin 800 TL’yi aşmış. Reva görülen 3 kuruşluk sadaka; enflasyon rakamları, elektrik, doğalgaz, çay ve şekere gelen zamların yanında devede kulak kaldı. Çay kaşığı ile verip kepçeyle almanın vücut bulmuş hali bu olsa gerek.
Türkiye değil, yoksulluk büyüyor
Hükümetin iddia ettiği gibi Türkiye büyüyorsa emekçiler neden bu büyümeden pay alamıyor? Çünkü büyüyen Türkiye değil yoksulluk. İşsizlik büyüyor, gelir eşitsizliği, borç, dışa bağımlılık, gıda enflasyonu büyüyor. İstihdam ve üretim zaten yok. Yıllardır bel bağladıkları inşaat ve rant ekonomisi de artık iflas bayrağını çekti. Göz diktikleri Merkez Bankası’nın yedek akçesi, fonlar, özelleştirdikleri kaynaklar da kurtarmıyor. Tek çareleri akla gelen her şeye zam yapmak.
Zamlar yoluyla emekçilerden elde ettikleri kaynakları “toplum için değil koltuk için” harcıyorlar. Tek dertleri iktidarda kalabilmek, yandaşlarını daha da zenginleştirmek, lüks araçlarından, konforlarından ödün vermemek. Fakat bu toplum kör değil. Yoksulluğa mahkum ettikleri emekçiler, yıllardır belediyelerde savurganlık ve rantçılıkla gemisini yüzdürenleri koltuklarından etti. AKP hükümeti de biliyor ki artık hiçbirinin koltuğu güvende değil. Patronları teşviklerle, vergi indirimleriyle kurtarmaya çalışırken krizin bedelini zamlarla, vergilerle ödetmeye çalıştıkları emekçiler bu düzeni değiştirecek olanlardır. Adaletsizliğe son verecek olan emek verenlerin yönetimidir.