Her gün kadınların yürüttüğü mücadeleyi, bu sefer koskacaman bir ülke gördü. Emine Bulut’un son cümlesi “ölmek istemiyorum” tüm kadınların çığlığı oldu. Kadınlar ülkenin meydanlarından tek ses oldu, en gür sesleriyle ölmek istemiyoruz, kadın cinayetlerini durduracağız diye haykırdı. İstanbul’da, Konya’da, Yozgat’ta, Trabzon’da, Antalya’da, Denizli’de, Malatya’da ve sayamadığım onlarca ilde binlerce kadın sadece cinayetleri durdur demedi, durdurmanın yolunu da haykırdı: İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 Sayılı Koruma Kanunu’nu uygula.
Temel hak olan yaşamdan daha az ne isteyebilir kadınlar. Boşanmak için, ayrılmak için, çalışmak için, kendi hayatlarına dair karar vermek için öldürülüyor bu ülkede kadınlar. İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284’ü uygulamak yerine bu haklarımıza saldıranlar kadın cinayetlerinin sorumlusudur. Tek tek somut çözümler sunan sözleşme dururken idam gibi çağdışı ve sorunların üzerini örten çözümleri sunmaya cüret edenler sorumlusudur. Kadınlar şiddet gördüğü için ayrılmaya çalışırken boşanmayı zorlaştıranlar; toplumsal cinsiyet eşitliğine saldıranlar, caydırıcı ceza vermek yerine kadın cinayetlerinde “tahrik, iyi hal, aşırı sevgi, gelecek” indirimleri verenler sorumlusudur. Kadınlar şiddet görüp şikayetçi olduğunda, kadınları barıştırıp şiddet gördükleri evlere geri gönderenler sorumlusudur. Kadınları korumayıp, yasaları uygulamayanlar ve erkeklere bu cesareti verenler sorumlusudur.
Ancak bu böyle gitmeyecek, binler olarak yürümeye devam edeceğiz.
Üzgün değil öfkeli, yalnız değil örgütlüyüz
Emine Bulut, Özgecan Aslan, Şule Çet, Münevver Karabulut, Merve Kotan.. Sayamadığımız binlerce kadın öldürülürken hepiniz oradaydınız ve yapmanız gerekenleri yapmadınız. Cinayetleri önlemediniz, kadınları korumadınız. Peki önlemek için ne yapacağız, nasıl durduracağız?
Yıllar önce Kadın Cinayetlerini Durduracağız diye platform kuruldu bu ülkede. Sonra Kadın Meclisleri kuruldu, tüm kadınlarla birlikte mücadelede saflar daha da sıklaştı. Emine Bulut’un öldürülmesinde olduğu gibi her gün kadın cinayeti gerçekliği suratımıza çarptığı için yıllardır süren bir mücadele var. Kadınlar bu süreçte çok şey öğrendi, en başta mücadele etmeyi öğrendi. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün kadınları yaşatacağını öğrendi. Haklarını öğrendi, yalnız yürümemeyi öğrendi. Nasıl öğrenmesin ki? Yaşam ile ölüm arasında bir mücadele kadınlarınki ve şimdi kadınlar Emine Bulut’un öldürülmesinin ardından tüm ülkede tekrar ayağa kalktı. Kadınlar öfkeli, sadece kadınlar değil tüm toplum öfkeli.
Peki, bu öfkemizi ne yapacağız, nereye yönlendireceğiz? Bir kere tüm bu kalabalık, güçlü eylemler elbette ki çok önemli. Ancak bu eylemlerin, bu mücadelenin tek bir gün değil her gün sürmesi de çok önemli. Toplumsal mücadele tarihleri böyledir. Her mücadelede hemen anında sonuç alamayabilirsiniz. İngiltere’deki suffragateleri hatırlayalım, yıllarca oy hakkı için mücadele ettiler. Yıllarca mücadele ettiler, yılmadılar, yürüyüşler düzenlediler ve en sonunda haklarını kazandılar. Şimdi bizim de bu kadar çokken oturup ne yapacağımızı konuşmamız; nasıl nir süreç örgütleyeceğiz, neler yapmamız gerektiğini konuşmamız, birlikte karar vermemiz, birlikte eylememizin zamanı.
Hedefimiz belli; kadın cinayetlerini durdurmak.
Yolumuz belli; İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün tam uygulanması.
Yöntemleri çok; kitlesel mitinglerden, eylemlere, yürüyüşlere; imza kampanyalarından, stantlar açmaya, ajitasyon, propaganda, her yerde açıklamalar yapmaya kadar.
En önemlisi de tüm bu yöntemlere birlikte kafa yorup birlikte karar vermek ve birlikte hayata geçirmek. Her kadını mücadeleye davet edip gücümüzü daha da arttırmak. Kadın Meclisleri’ne, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na her kadını davet etmek. Bu mücadelede aynı yolu yürümek. Kadın cinayetlerini durdurmak için her kadının yapacağı bir şey var. O yüzden her bir kadının bu mücadeleye katılması çok önemli.
Kadınların yüzyıllar önce kazandığı haklarından vazgeçmeye, Ortaçağ’a dönmeye hiç niyeti yok. Nasıl bu ülkede de kadın cinayetleri gerçekliğini mücadelemizle kabul ettirdiysek, nasıl İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284 Sayılı Koruma Kanunu’nu mücadelemizle kazandıysak şimdi de mücadelemizle bu yasaları uygulatacağız.
Kadın cinayetlerini ancak ve ancak sürekli ve örgütlü mücadelemizle durdurabiliriz. Kadınların yıllardır yürüttüğü mücadele ile koca bir birikimleri var, yolun başında değiliz. Ancak daha gideceğimiz yol var, işte şimdi hep birlikte o yola birlikte çıkmanın tam zamanıdır.
Bu yolda yalnız değil, örgütlüyüz. Öfkemiz var; Emine’ye ve öldürülen tüm kadınlara kadın cinayetlerini durduracağız diye sözümüz var.
Bu sözü yerine getirene kadar durmayacağız.