Haydi biraz hafızamızı tazeleyelim. Halk Bankası Eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde yapılan aramada ayakkabı kutuları içerisinde 4,5 milyon dolar ele geçirildi. 4 bakanın (Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar) da adının geçtiği yolsuzluk iddiaları ile başlatılan operasyon sonucu tutuklanan Aslan 57 günün ardından tahliye edildi. Süleyman Aslan ayakkabı kutularından çıkan paraların Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’nin ihtiyaçları için toplandığını iddia etti. 17 - 25 Aralık soruşturma dosyalarında ve Reza Zarrab’ın rüşvet dosyasında ise çok geçmeden takipsizlik kararları verildi. Rüşvet iddialarında adı geçen bakanlar mahkeme yüzü görmeden süreci atlattılar. Emek verenlerin cebinden çalınıp ayakkabı kutularına saklanan milyon dolarlar ise faiziyle birlikte Süleyman Aslan’a iade edildi.
Reza Zarrab 2016 yılında tatil için gittiği iddia edilen Miami’de ABD’nin İran ambargosunu delmek suçlamasından tutukladı. Hükümet Zarrab’tan haber alınamadığı ve can güvenliğinden şüphe edildiği gerekçesi ile ABD’ye iki kere nota verdi. 2017 Mart ayına gelindiğinde ise Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ABD’li makamlarca tutuklandı, Zarrab ve Atilla’nın dosyaları birleştirildi. Halk Bankası ile ilgili bir dava sürerken fezlekede adı geçenlerden biri olan Hakan Atilla’nın ise neden Amerika’ya gittiği bilinmiyor. Bir süre sonra Zarrab savcılıkla işbirliği yaparak hakkındaki suçlamaları kabul etti ve dosyada tanık olarak ifade vermeye başladı. Hakan Atilla ise savunmasında yapılan işlemlerin emir-komuta zinciri ile yapıldığını, suçu kendisinin işlemediğini belirtti ve Amerikan bankacılık sistemini delmekten ceza aldı. Hakan Atilla 2 yılın ardından tahliye edildi ve havalimanında Hazine ve Ekonomi Bakanı Berat Albayrak tarafından kahraman edasıyla karşılandı.
Atilla’nın Amerika’da yaşadıklarının ve kahramanca karşılanmasının; meselenin Türkiye’deki sorumlularını sakladığı yadsınamaz bir gerçek. Atilla rüşvet operasyonunun odak noktası Süleyman Aslan’ın yardımcısı konumunda. Zarrab’ın da ifadesiyle yapılan işlemleri bilen ve emir komuta zincirinde yerine getiren kişi. Şimdi ise milli kahramanımız olmuş durumda.
Ayakkabı kutularındaki para nereden geldi? Nereye gidecekti? Nereye gitti? Ne bir yargılama yapıldı ne de olayla ilgili kumpas iddiaları kanıtlandı. Bunların önemi yok, biz Amerika’ya ve siyasal uzantılarına boyun eğmedik ya! Dört bakanın yolsuzlukla bağlantısı neydi? Damat meselenin neresindeydi? Bunların hiçbirinin önemi yok çünkü yaşananlar yalnızca fetöcülerin kumpasıydı.
Ölümüne kankalar cemaat ile AKP; çıkarlarının, yönelimlerinin, siyasetlerinin ayrıştığı ilk sahnede yumruk yumruğa kavgaya tutuştu. Halbuki bu kankalar o zamana kadar kim bilir ne dümenler çevirmişlerdi. Muhtemelen bizim gördüklerimiz buzdağı misali yalnızca çatışmanın son demlerinde ortaya çıkan meseleler.
AKP yolsuzluk iddialarına ölüm kalım dili ile itiraz etti. Büyük bir özgüven ile meselenin hiç var olmadığını ve hatta kendisi gibi sütten çıkmış ak kaşık bir kurumda bu gibi yolsuzluk ve rüşvet olaylarının olmasının imkansız olduğunu söyledi. Savunma hattında mahkemelerde yargılasınlar, bu iş yargının meselesi demedi. Yolsuzluğun, rüşvetin olmadığını ispat etmeye dahi çalışmadı.
Hakan Atilla bir kahramanmış gibi karşılandı çünkü Atilla üzerinden propaganda edilen kahraman - mağdur siyaseti aynı ukala siyasetin devamı. Halbuki Atilla’nın kahramanca karşılanması ancak şu manaya gelebilir; Tüm bu yolsuzlukları biz yaptık fakat meselenin içine Amerika, cemaat gibi karşı güçler girince tüm meseleleri bir kumpasmış gibi anlatabiliyoruz. Oh ne ala memleket!
AKP iktidarı; rantın, rüşvetin, yolsuzluğun iktidarıdır. Ayakkabı kutularında saklanan her bir kuruş, boğazlarından geçen her bir lokma; haklarına el konulmaya çalışılan emek verenlerin alın terleridir. Yiyin efendiler yiyin, bu iştah veren sofra sizin ama unutmayın ki bu devran böyle sürmez. Gün gelir çaldığınız her bir kuruşu, o karnı aç olanlar boğazınızdan söker alır.