Çok basit; çünkü çaldılar! AKP’nin ve Binali Yıldırım’ın seçimin iptaliyle ilgili gerekçesi bundan ibaret. Yüksek Seçim Kurulu ise geçtiğimiz günlerde açıklamış olduğu 250 sayfalık gerekçeli kararda “Bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması” olarak gösteriyor seçimin iptal gerekçesini.

Özel yetkili mahkemelerin uzun uzadıya iddianamelerine, gerekçeli kararlarına oldukça alışık bu halk. Mevcut gerekçeli kararı didik didik aramamıza rağmen kararda ne bir çalma kelimesi var ne de bir hırsızlık bulabildik.

Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olması şartı ilk olarak 2018 yılının Mart ayındaki düzenleme ile kanunlaşıyor. Bu maddenin yürürlüğe girmesi ise ilk olarak 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gerçekleşiyor. Kaymakamlığın belirlemiş olduğu sandık kurulu başkanları belli gerekçelerle mazeret verince listedeki açık ise emekli memurlardan, kamu bankaları çalışanlarından vs. tamamlanıyor.

Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlisi olmadığı 754 sandıkta 212 bin 276 seçmen var. YSK üyeleri tarafından bu sayının seçim sonucuna müessir olduğu belirtiliyor. Fakat mevcut kararda sandık kurulu başkanlarının seçim sonuçlarına nasıl etki ettiği, nasıl bir hukuksuzluk izlediğine ilişkin tek bir gerekçe, anlatı yok. Bir tarafta geçerli sayılan mühürsüz oylar bir tarafta ise yaptığı usulsüzlüğün ne olduğu dahi açıklanamayan sandık kurulları sebebiyle iptal edilen İstanbul seçimi.

Mahalle aralarında yapılan futbol maçlarında şaibeli pozisyonlar hakkında maçta bir hakem bulunmamasından mütevellit rakip takımlarca kolektif olarak karar verilir. Bu karar verilirken sonuca en etkili beyan ise kendi aleyhine oy veren oyuncunun beyanıdır. Ardından pozisyonu kendi lehine yorumlayan tarafın “senin oyuncun gol diyor” beyanı tüm tartışmayı bitirir.

Sandık kurullarının beşi siyasi parti üyesi olmak üzere toplamda yedi üyesi bulunuyor. “Usulsüz kurulması” ile birlikte seçimin iptaline sebebiyet diye ileri sürdükleri 754 sandık kurulunun tamamında AKP de MHP de birer üye ile temsil ediliyor. Bu sandık kurullarının AKP veya MHP’li üyelerinin hiçbirinin sandık sonuçlarına bir itirazı yok, bir şerh düşmüş değiller. Tamamının sandık sonuç tutanaklarında imzaları tam. Şaibeli pozisyona dahil olan AKP’li ve MHP’li oyuncuların hepsi gol diyor.

Ayrıca bahse konu sandık kurullarının teşekkülü de bizzat ilçe seçim kurullarınca gerçekleştiriliyor. İstanbul seçmeninin iradesi idari ve adli kurumların hataları sebebiyle yok sayılmıştır. Seçmene resmen; biz bir hata ettik ama bunun ceremesini siz çekmelisiniz, diyorlar.

AKP seçmeni dahi seçimin iptaline ikna olmuş değil. Şimdiye kadar seçmenini ikna etmek ve konsolide etmek konusunda kendince başarılı bir çizgi izleyen Erdoğan ekonomik esas olarak ekonomik krizin etkisiyle eski çizgisini koruyamıyor. Adeta oyuncağı alınmış bir yaramaz çocuk gibi hiçbir plan ve program olmadan yapabileceği neyse yapmaktan geri durmuyor. Bir yandan mevcut seçimleri tanımıyor bir yandan ise “Türkiye İttifakı” söyleminin arkasına sığınarak tüm liderleri toplayıp 19 Mayıs fotoğrafları çekiliyor.

İktidarın oyun sonunu görüp satranç oynarcasına hareket eden bir disiplinde olduğunu söylemek zor. Amerika - Rusya arasındaki yıllar yılı sürdürdüğü denge politikası da dikiş tutmaz bir vaziyete bürünmüş halde. S-400 / F-35 ikileminde sona gelinmiş durumda. Erdoğan’ın eski yol arkadaşlarının yeni bir politik yapının kurma gayesi içinde oldukları çok açık. İktidar, burjuvaziye verdiği kıdem tazminatını kaldırma sözünü dahi seçimlerin iptali ile gelecek aylara ertelemiş durumda. TÜSİAD ise söz verilen reform paketlerinin bir an önce yerine getirilmesini istiyor. Bu akıl dışı siyasetin ne kadar daha ilerleyebileceğini kestirmek zor. Fakat karşımızda üçüncü sıçramasına hazırlanan bir çekirge gibi 23 Haziran seçimlerine giren iktidar bloğu görmekteyiz.