Kale Kayış işçileri 45 gündür fabrika önündeki direnişlerini sürdürüyor. Çalışırken sağlıklarını, ellerini, kollarını hatta hayatlarını kaybetmemek için sendikalı olmak temel talepleri. Neredeyse tamamı ilk kez sendikalı oluyor. Çok azının önceki çalıştıkları işlerde sendika deneyimleri olmuş ancak onlar da sendikal bir mücadeleye ilk kez katılıyor. Ne yazık ki Kale Kayış işçilerinin kaderi de diğer işçi direnişlerinin makus kaderine tosluyor: Deneyimsizlik ve ekonomik zorluklar.

İşçiler zor bir süreçle karşı karşıyalar. Bir yanda deneyimsizlikleri, bir yanda ekonomik sorunlar işçileri çepeçevre sarıyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen işçiler “Kale Kayış’a sendika girecek, başka yolu yok” diyorlar. Dilenmiyorlar, direniyorlar.

Kale Kayış direnişinin sonuçları kritik ölçüde önemlidir. Silivri geniş bir sanayi havzası ve sendikalı çalışma neredeyse hiç yok. Kale Kayış fabrikasında kazanılacak bir zafer derhal diğer fabrikalara da örnek olacak. Kale Kayış direnişi kazanılmalıdır. Ancak bu bir sınıf savaşımıdır ve işçiler tek başlarına kazanamazlar.

Öncelikle Kale Kayış işçisi direniş alanını tam anlamıyla bir okula çevirerek deneyimsizliklerini ortadan kaldırmalıdır. Kale Kayış işçileri ilk kez bir sendikal mücadele veriyor olabilirler ancak işçi sınıfı 200 yıldır patron sınıfına karşı mücadele ediyor. Direnişler işçi sınıfının okuludur ve işçiler bu sınıf savaşını iyi anlamalıdır; başarılardan da hatalardan da ders çıkarmalıdır.

Direnişin sürdürülmesinde, kararlılık kadar işçilerin ekonomik sorunları da belirleyicidir. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz koşullarında işçilerin dayanma gücü azalır ve patronlar da bunun farkındadır. Evet, fabrikada üretim azalmış olabilir ancak bu patron sınıfını hafife almak olacaktır. Sonuçta patronun parası mı fazladır, işçilerin parası mı?

Bu yüzden toplumun tüm dinamiklerine iş düşmektedir. Başta sendikalar -eğer patron yalakası değillerse ve işçilere sadece aidat veren üyeler olarak bakmıyorlarsa- Kale Kayış işçileriyle ve işçileri örgütleyen Petrol-İş Sendikası’yla hem maddi hem manevi dayanışma içinde olmalıdır. Sendika demek işçilerin böylesi zamanlar için oluşturdukları kasalardır. İşçiler böylesi direnişlerde patron karşısında ekonomik zorluk yaşamamak için aidat öderler. İşçilerin aidatları çarçur edilmemelidir ve işçiler için harcanmalıdır. İşçi sınıfının çıkarlarını savunmak bunu gerektirir.

Kale Kayış işçileri, sınıf mücadelesinde önemli bir hareketi başlattılar, sendikalı oldular. Bundan sonraki görevleri ise karar almak ve harekete devam etmektir. Kale Kayış işçileri kazanmak istiyorsa toplumsal baskıyı artırmalıdır. Sadece bekleyerek, sabrederek ya da diplomatik görüşmelerle kazanacağını düşünmek yanlıştır. Beklemek sadece zaman kaybettirir. Bu ekonomik koşullarda zaman kaybetmekse direnişin sönümlenmesine yol açar. Direniş, belirli aralıklarla şehir meydanlarına yönelmelidir. İşçiler, şehir meydanlarında anlatmalıdır neden sendikalı olduklarını.

Her direniş, kendisinden önceki direnişten birçok şey öğrenir. Bu sebeple Kale Kayış işçisi de kendi direnişinin başka direnişlere ilham olacağını unutmamalıdır. Eğer Kale Kayış’ta sendikalaşma hareketi kaybederse de kendisinden sonraki başka bir sendikalaşma girişiminin cesareti daha şimdiden kırılmış olacak. Direnişe geçen işçiler kendilerinden sonra direnişe başlayacak sınıf kardeşleri için de mücadele ettiklerini unutmadan hareket etmeye devam etmelidirler. Kale Kayış’ta kazanmak demek işçi sınıfının patronlara karşı yürüttüğü mücadelede bir mevzi daha kazanması demektir.