AKP iktidarı seçim usulsüzlükleri, her tür baskı ve komplolarıyla iktidarda kalmayı hedefledi. Bugüne kadar sahte seçmen eklenmesi, mühürsüz sandıklar, elektrik kesintileri, polis baskıları altında yapılan seçimlerin yanı sıra saldırılarla kan gölüne çevrilen seçim süreçlerinden geçtik. Her seçimde de karşılaşılabilecek her tür hileye karşı halk sandığına sahip çıktı, adil bir seçim sonucuna ulaşmak için seferber oldu.

AKP’nin seçim hileleri bugüne kadar sadece sandık başında olmadı. Her seçimde olduğu gibi kendi yerini sağlamlaştıracak adımlarını önceden attı; kamu kaynaklarını, imkanlarını kullandı. 31 Mart seçimlerinde de hem Cumhurbaşkanı hem de AKP’nin Genel Başkanı Erdoğan, YSK tarafından tüm “seçim yasakları”ndan azade tutuldu, YSK üyelerinin görevleri bir yıl uzatıldı. Ekonomik krizle beraber metropolleri, büyük şehirleri kaybetme korkusuyla yanıp tutuşan AKP iktidarı baskı ve tehditlerini artırdı. Her fırsatta Ankara Belediyesi Başkan Adayı Mansur Yavaş’a yönelik tehditlerini savurmaktan vazgeçmedi. CHP ve İyi Parti’yi, suçlamaların merkezine HDP ile ilişkilerini koyarak sindirmeye çalıştı.

Seçimler geldi çattı, halk hala güvenliği nasıl sağlayacağız sorusuna cevap arıyor. Muhalefetin seçim hilelerini umursamayın, bize bırakın tavrı halka elbette güven vermiyor. Çünkü en güvenli seçim diyeceğimiz halkın %88’inin katılımıyla gerçekleşen 24 Haziran seçimlerinin sonucu hala tartışmalı. 24 Haziran seçimlerinde tek adam rejimine karşı halk üzerine düşen görevi yerine getirmiş, sandıklarda güvenliği sağlamış ve sonuçları ulaştırmıştı. Ancak muhalefet vaatlerini hayata geçirmedi, seçim sonuçları şaibeli olarak kaldı.

Evet muhalefetten yana seçim sürecinde tüm toplum kapsayacak bir siyasal çizgiyi, iradeyi göremedik. Ama bu durum halkın kendi kararlılığını, iradesini yok sayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü AKP’nin her seçimde olduğu gibi bu seçimlerde de hile hurdaya başvuracağı çok açık. Kendi yaptırdığı anketlerde bile bazı yerleri, özellikle de Ankara’yı kaybedeceği gözüküyor. Yine seçim anketlerine göre kararsız seçmenlerin çoğunluğunu AKP seçmeni oluşturuyor. Bu kararsız seçmenler, somut krizle beraber gelen işsizler ordusundan, geçinemeyenlerden oluşuyor. AKP iktidarı, kendisini korkutan bu duruma karşı elindeki tüm imkanları kullanmaya hazır. Bir taraftan kendi seçmenini oy kullanmaya çağırırken bir taraftan da muhalefete saldırıyor, istediği sonuçları elde edemezse seçim sonuçlarını tanımayacağını açıkça dile getiriyor. Eğer seçimlerde halkın iradesi ve kararlılığını göremezse bu tehditlerini hayata geçirmekte tereddüt etmeyecektir. Bu yüzden böyle bir ortamda meydanı AKP’ye bırakmamalı, bu seçimde de seferber olmalıyız.

Bilelim ki her seçim süreçlerini bürokratlar değil politikleşen halk ilerletti. Her seçimde karşılaştığı hileye ve zorbalığa karşı yeni yöntemler geliştirdi, muhalefete yön verdi. Artık halk muhalefetten daha ileri bir siyasal bilinçle hareket ediyor. AKP iktidarının baskı, tehdit ve sindirme politikalarına karşı mücadele eden, siyasallaşan bir halk var. AKP’nin, iradelerine yönelik muhtemel saldırılarına karşı tavır alacak bir mücadele hattına girmeye hazır. O yüzden umutsuzluk bayrağını AKP iktidarına bırakalım. Her seçimde olduğu gibi aynı kararlılıkla emeğimizle aklımızla, bugüne kadar nasıl yaptıysak aynı şekilde, adil bir seçim için sandığımıza sahip çıkalım.