Geçtiğimiz hafta 11 yaşındaki Rabia Naz’ın ölümü gündeme geldi. Rabia Naz geçen yıl nisan ayında evinin önünde baygın bulunuyor. Ambulansla hastaneye kaldırılıyor ama burada hayatını kaybediyor. Ailesine intihar ettiği söyleniyor ancak bir süre sonra aile, yaşananlar üzerine şüphe duymaya başlıyor.

Aile gerçeğin açığa çıkması için her yere başvurmuş, miting yapmış, sosyal medyadan kamuoyu oluşturmuş. Geçen hafta da Rabia Naz’ın babası İstanbul’a gelerek bir basın açıklaması düzenledi. Kızının şüpheli ölümünün açığa çıkarılması için tüm topluma, tüm yetkililere seslendi. Rabia Naz’ın savcılık dosyasında şüpheli geçen ölümün nedeni sabaha karşı düşme ya da intihar olarak belirtilmiş. Ama işin aslı öyle değil. Baba Şaban Vatan savcılık raporunda ölüm nedeninin, gece yarısına kadar trafik kazası yazdığını söylüyor.

Ajansların olayın yaşandığı tarihteki haberlerine de bir bakalım. Haberlerde olayın; Eynesil’de yol kenarında oyun oynadığı sırada otomobilin çarptığı Rabia Naz’ın yaşamını yitirdiği, kimliği belirlenemeyen sürücünün kaza yerinden kaçtığı ve tüm müdahalelere rağmen Rabia Naz’ın hayatını kaybettiği şeklinde verildiğini görürsünüz.

Adli Tıp raporunda da ölümün yüksekten düşme değil, 'bedensel travma' sonucu gerçekleştiğine yer veriliyor. Aile, kızlarına otomobil çarptığını, yaralı halde evin önüne bırakıldığını söylüyor. Bir de ailenin şüphelenip olayı takip etmeye başlamasının ardından ortaya çıkan ve cevaplanması gereken pek çok soru var:

• 17 metreden düşerek öldüğü iddia edildiği halde, ayağında kopma derecesinde kesik olmasına rağmen neden bir damla kan olmadığı,

• Kıyafetlerinde saman ve talaş izlerinin olduğunun neden araştırılmadığı,

• Ambulansın önündeki kamera kaydının nasıl silindiği ve neden yetkililerce sorulmadığı,

• Okuldan dönen Rabia Naz’ın çantasının başlangıçta kayıp olduğu ancak saatler sonra nasıl olup da terasta herkesin görebileceği bir yerde bulunduğu,

• Bütün raporlar belli yerlerden gelen emirlerle zaten yazıldığı için mi savcı ve adli tıp uzmanı tarafından araştırma yapılmadan olay yerinden ayrıldığı,

• Olayın görgü tanıklarının birilerinden korktuğu için mi konuşmadığı,

• Müge Anlı’nın ekibinin Eynesil’e kadar gidip çekimleri yapmasına rağmen neden  programın yayınlanmadığı,

• O gün Rabia Naz’ın bulunduğu yerden hızla uzaklaşan ve bir kız çocuğuna çarptığı söylenen siyah arabanın kime ait olduğu ve bu araçla ilgili bir araştırma yapılıp yapılmadığı… - Aile sonradan sözü geçen arabayı Eynesil Belediye Başkanı’nın yeğeninin kullandığını öğreniyor -

Aslında olay akışı ve deliller bir arabanın Rabia Naz’ı yaralı halde bıraktığı yönünde. İçişleri Bakanlığı nezdinde, Nurettin Canikli ile Eynesil Belediye Başkanı’nıyla birlikte bürokrasi ve siyasilerin olayı örtbas etmek için çabaladığı iddiası var. Rabia Naz’ın babası Eynesil Belediye Başkanı’nın yeğenlerinin kendisini tehdit ettiğini söylüyor. Eynesil Belediye Başkanı’nın yeğenini korumak için mi deliller araştırılmıyor, olayın üzeri örtülüyor? Burada ismi geçenler, Rabia Naz’ın ölümündeki tüm şüpheleri gidermek ve eğer ölüm nedeni intihar veya yüksekten düşmeyse bunu kanıtlamak zorunda. Madem iddiaları reddediyorsunuz, etkin ve açık bir soruşturma yapılması için tüm yetkilerinizi kullanın. Aksi durumda, tüm bu şüpheler ortada kalacak.

Şule Çet davasında gördük; parası olanların nasıl da kendilerini aklamak için delilleri karartmaya çalıştıklarını. Aysun Yıldırım dosyasında gördük; siyasi gücü ve parası olmayan bir ailenin karşısına bir savcının ‘ben dosyayı kapattım, neden hala uğraşıyorsunuz’ diye pişkince çıktığını. Şimdi de belediye başkanının yeğeninin nasıl korunmaya çalışıldığını görüyoruz.

Şüpheli ölümlerin üzerini örtemeyeceksiniz

 

Bu ülkede acılı bir ailenin evladının ölümünün açığa çıkması için ne yapması gerekir? Artık ülkemizde aileler, kadınların ya da kız çocuklarının ölümlerini açığa çıkartmak için mücadele etmek zorunda. Bırakınız failin ceza almasını, ölümünün bir kaza ya da bir intihar olduğu söylenerek savcıların dosyaları kapattığı, adalet bile aramanın iyice zorlaştığı bir dönemdeyiz.

 

O dosyaların kapanması, her gün yeni bir kadının, kız çocuğunun şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmesi demek. Eğer ortada bir cinayet varsa üzerinin örtülmesi, failin cezasız kalması demek ve de tüm erkeklerin bundan cesaretle, yine kadınların ve kız çocuklarının yaşam haklarını ellerinden kolayca alabilmesi demek.

Tüm olaylarda hep benzer şeyler yaşanıyor. Devlet  failleri açıkça koruyor.

Rabia Naz’ın babası ne diyor:
Bu süreçte müfettiş, polis, savcı, avukat oldum; adli tıpçı bile oldum. Maalesef bizi bu hale düşürdüler ama ben artık korkmuyorum, siz de korkmayın.

Gerçeğin peşine düşen, çocuklarının ölümünün açığa çıkması için uğraşan aileleri bu hale getiren yetkililer duysun bunu, sorumluluğu olup da kolunu kıpırdatmayanlar utansın.

Devlet kadınların, ailelerin, ezilenlerin yanında değil para sahiplerinin, siyasi güce sahip olanların yanında. Meksika sınırındaki gibi her gün kadınların öldürüldüğü, faili meçhul cinayetlerin her geçen gün arttığı, çetelerin etrafı sardığı bir düzen midir amaç? Hukukun, adaletin olmadığı; adaletin ancak ve ancak güce sahip olanların yanında yer aldığı, ezilenlerin daha da ezildiği bir düzen midir amaç?

Hadi diyelim kadınları koruyamadınız, çocukları koruyamadığınız, şu ana kadar göz yumarak şüpheli ölümlerin önünü açtınız. Ama artık bu aileler ve toplum için gerçeği açığa çıkarma, adaleti sağlamak borcunuz.

Yine harekete geçmeyecekseniz de ne “zaten sesini çıkaramaz” dedikleriniz sessiz kalıyor ne de bu kadar acının mimarları olarak sizlerin yakasından elini çekiyor. Bu adalet mücadelesinden kimse kaçamaz.