AKP en çok sağlık hizmetleri ve şehir hastaneleriyle övünüyor. Her fırsatta bağırıyorlar “Şehir hastaneleri açtık”, “Hastanelerde kuyrukları bitirdik” diye.

İyi de daha inşaat anında bile memnuniyetsizliğin başladığı bu yapılar gerçekten de övünülecek durumda mı? Tabii ki hayır.

İnşaatı devam eden şehir hastanelerinin şantiyelerindeki işçilerin çalışma koşullarından başlıyor berbatlık. İşçiler paralarını alamadığı için ya iş bırakıyor ya da vinç kulelerinin üzerine çıkıyor. Buralarda çalışan işçiler evlerine ekmek götüremiyor. Daha geçtiğimiz günlerde Kocaeli Şehir Hastanesi inşaatında çalışan işçiler iş bıraktılar maaşları ödenmediği için. Daha önce Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde çalışan işçiler de uzun bir süre ücretlerini alamamıştı. Üstelik Ankara’da yatakhanelerden yemekhaneye kadar pek çok alanda çalışma koşullarından şikayetçiydi işçiler, tıpkı diğer şehir hastanelerindeki çalışma koşulları gibi.

Gelelim hastane açılışlarına. Gün geçtikçe güven ve destek kaybeden AKP, hemen en iyi bildiği erken açılışlara sarılıyor. Tıpkı 3. havalimanı gibi bitmeden ve hala inşaat devam ederken yapılan açılışlar da fazlalaştı. Doğal olarak bu acele ve telaştan hastaneler de nasibini aldı. Özellikle krizden etkilenen inşaat sektörü böylesi büyük projeleri bitirmekte zorlanmasına rağmen AKP “kurdeleyi kes gitsin” mantığıyla bu inşaatları denetimden uzak, gerekli testler olmadan açmayı alışkanlık haline getirdi. Normal şartlar altında insanların sağlık kazanması gereken hastaneler AKP’nin oy hırsının kurbanı oluveriyor.

Bunun en büyük örneği yine Ankara Bilkent Şehir Hastanesi. Bilindiği gibi bu hastane jeneratör, havalandırma sistemleri test edilmeden açıldı. Hastalar şu an inşaatın devam ettiği bir şantiyeye girmek zorundalar.

Üstelik bu hastaneler yapılırken buraların toplu ulaşımları da düzenlenmedi. Hali hazırda faaliyette bulunan pek çok şehir hastanesine ulaşım yetersiz. Neredeyse arabası olanın sağlık hizmetinden yararlanabildiği bir yere doğru yaklaşılmış durumda.

Randevu sistemi en başında çökmüştü zaten. Ancak 1 ya da 2 ay sonrasına alabildiğimiz sıraları evlerde bekler olduk. Hastanelerde kuyruk bitti gerçekten ama AKP’nin mantığı basit: “İnsanlar hastaneye gelmezse kuyruk olmaz.” İnsanlar evlerinde sıra beklerse sorun olmaz diyorlar.

Bütün bunların üzerine bir de “yap-işlet-devret” sistemi işletilince artık hastaneler sadece ticarethane dönüştürülüyor. Hastane kampüsü içinde bulunan otoparkların, kafelerin ve otellerin tüm kazançları inşaatı yapan şirketin kasasına giriyor. Üstelik AKP, yandaşlarına “müşteri” garantisi de veriyor. Belli sayıda müşteri yani hastanın gelmemesi durumunda bu işletmelerin kasasına devlet bütçesinden para aktarılması üzerine anlaşmalara imza atılıyor.

Dahası yine Ankara örneğinde olduğu gibi, kent merkezinde insanların rahatça ulaşabilecekleri bütün devlet ve üniversite hastanelerinin kapatılması ve herkesin sadece şehir hastanesine yönlendirilmesi de gündemde. Tam bir 3. köprü vakası. İnsanlar ulaşımı bile olmayan bu hastanelere gitmek zorunda bırakılacaklar.

Buyurun size karşılıksız kazanç, peşkeş…

Şehir hastaneleri artık özelleşen sağlık hizmetinin anıtlarıdır. Şehir hastaneleri, sağlık hizmetlerinin AKP’nin beton siyasetine kurban edilmesidir. İnşa süreçlerinden işletimine kadar her sürecinde bir mağduriyetin, bir haksızlığın ve peşkeşin, rantın var olduğu AKP imzalı anıtlardır.