Yerel seçimler yaklaşıyor, İstanbul’un ulaşım ve trafik çilesi hala çözülmeyi bekleyen temel bir sorun olarak karşımızda duruyor. İstanbul trafiğinde aynı mesafeler bazen 15 dakikada bazen de 1.5 saatte gidebilir. Ayakta durmak için bile yer kapmaya çalışılan kapısı kapanmayan toplu taşıma araçları ile seyahat edebilirsiniz. Peki İstanbul’daki bu ulaşım sorununun temel nedeni nüfus artışı mı? Bir dönem sıkça duyduğumuz “her yere metro” projesi bütçeden dolayı mı bir türlü gerçekleşmiyor? İstanbul’da ulaşım sorunu çözülemez mi?

İstanbul’da trafik sorununa paralel olarak nüfus artışı ve doğalında otomobil sayısının artışı söylenebiliyor. Problem elbette nüfus artışı değil. Bu öngörülebilir bir durum. Birçok ülkede nüfus artışına bağlı olarak ulaşım ve trafik sorununa pilot çözümler getiriliyor, akıllı ulaşım sistemleri geliştiriliyor. Buna en iyi örnek Japonya’dır. 126 milyon nüfusa sahip olduğu halde ulaşımın en rahat olduğu ülkedir. Trafik sıkışıklığının ülke ekonomisini kötü etkilemesi üzerine ileriye dönük köklü bir sistem geliştirdiler. Çünkü trafik sıkışıklığından ziyade sürdürülebilir hareketlilik, kar elde etmesinin ön koşulunu oluşturacaktı. Bu sistemle beraber yakıt tüketiminin azaltılmasıyla dış ticaret ve cari açık dengesine katkı sağlayacak, kaynakların israfını önleyerek ya da kirletilen çevreyi temizleme maliyetlerini azaltacak avantajlar sağlamasının yanında; gürültü, görüntü, hava kirliliği gibi çevresel kirliliklerin azaltılmasına, trafik kazalarının azaltılmasına da katkı sağladılar. Japonya’da en temel ulaşım sistemi ise demiryolu. Metronun güvenli, hızlı ve konforlu olması bir yana şehrin her yerine kolayca ulaşılabiliyor, böylece özel araç kullanma ihtiyacı en aza indirgenmiş oluyor.

Türkiye “İstanbul’da trafik sorunlarının çözümü” için Japonya’dan yardım istedi, 2008 yılında kapsamlı bir ulaşım planı oluşturuldu. Bu plan, AKP’nin yıllardır dilinden düşürmediği Ulaşım Master Planı. Bu plana göre çağdaş toplu taşıma sistemleri ve teknolojileri kullanılacak, raylı sistemlerin optimum bir ağ yapısını oluşturacak biçimde önceliklere özen göstererek yaygınlaştırılacak, denizyolu taşımacılığı etkinleştirilecek, mevcut altyapının en etkin kullanımı sağlanacak.

2011 yılında yayınlanan bu raporla beraber günümüzde hangi uygulamalar hayata geçirilmiş bakalım:

Öncelikle planlanan ulaşım sisteminin temelini raylı sistemler yani metro ulaşımı oluşturuyor. Bu metro güzergahına göre metrobüs ve marmaray hatları belirleniyor. Ancak geçici bir çözümle maliyeti daha düşük metrobüs hattına öncelik veriliyor ve metrobüs planda yer alan birçok hatta daha ulaşabilmiş değil. Marmaray ise teknik arızalarıyla gündemden düşmüyor, güvenlik kaygısı yaratmaya devam ediyor. Tabi metro ulaşımın geliştirilmesi, maliyeti daha yüksek olduğu için AKP iktidarının seçimden seçime vadettiği söylemlerden öteye gidemedi.  Seçim politikalarına dönük projeler haline getirildi. Kadir Topbaş raylı sistemin 2023 yılında 1001 kilometreye ulaşacağını söylerken Mevlüt Uysal metroda birincil önceliklerinin en fazla oy aldıkları yerler olacağını söyledi. Bugün halka İstanbul'un en büyük sorununu sorduğunda “ulaşım ve trafik” cevabını alan Binali Yıldırım ise raylı sistemin İstanbul'da geç kalınmış bir iş olduğunu ifade ederek 5 yıl içerisinde bu projeyi gerçekleştireceğini vadediyor. Ekrem İmamoğlu da aynı raylı sistemi 5 yıl içerisinde gerçekleştireceğini vadediyor. Üzerine kattığı tek bir proje var o da megabüs. Ancak bekleyen bir metro hattı varken tekrar karayolu üzerinde çözüm aramak megabüs gibi bir sistem geliştirmek faydalı olmayacaktır. Öncelik demiryolu ve deniz yolu ulaşımını geliştirmek olmalıdır.

AKP’nin ulaşım politikalarına dönecek olursak, 3. köprünün yapımı Ulaşım Master Planı’nda yer almayan bir projeydi. Köprüden 135 bin araç geçeceği düşünülürken bugün sadece 35 bin aracın geçmesiyle elde edilen ekonomik zarar vergilerle halkın sırtına yükleniyor. 3. köprü ve 3. havalimanı projelerinin, İstanbul halkının ulaşım problemini çözmek için değil Kuzey Ormanları’nı ranta açmak için yapıldığı bir gerçek. Buraya bütçe ayırmak yerine sadece ulaşım planını gerçekleştirmeye yönelik harekete geçilseydi İstanbul’da ulaşım sorununa önemli ölçüde bir çözüm üretilebilirdi.

Toplum yararına geliştirilen sistemle ulaşım sorununa çözüm üretebiliriz

Ulaşım sisteminde sadece alıcı ve satıcıyı ilgilendiren bir piyasa işlemi olmanın ötesine geçilmeli. Yani ormanları yok edip köprü yapmakla, mevcut yolları bölmekle, düşük bütçe ayırarak, halkı vergilere boğarak, seçimden seçime geçici çözümler üreterek o sorun çözülmüyor. İşte İstanbul’da bitmeyen ulaşım sorunun esas nedeni bu anlayıştır.

Ulaşım sorununa ekonomik çıkar gözetmeksizin toplumun yaşam kalitesini artıracak, çevresel zararları engelleyecek şekilde; toplum yararına bir politik perspektifte yaklaşılıp  harekete geçilirse ancak çözüm üretilebilir. Her gün işe gidip gelen emekçilerin canı pahasına dolup taşan otobüslerde ulaşımını sağlamak yerine, daha konforlu ve güvenli bir ulaşım sağlanabilir. Çevreye zarar vermeyecek şekilde deniz ve demiryolu ulaşımı geliştirilebilir.