Yerel seçimlere iki aydan az bir zaman kaldı. Son yıllarda yaşadığımız seçimler ve özellikle 24 Haziran seçimleri sonucu maruz kaldığımız tek adam rejimi, kadınlar için hiç de aydınlık günler getirmedi. Geriye dönüp baktığımızda kadın cinayetleri, şiddet, kadın düşmanlığı, çocuk istismarı, eşitsizlikler... Bugüne kadar çığ gibi büyüdü.

Kadın karnesi felaket olan AKP’nin, geldiğimiz şu güne kadar “kadınların siyasette temsili” konusunda hiçbir adım atmaması bize yaşattığı buhranlardan biri. Kadınlar, Parlamentolar Arası Birlik (IPU) 1 Aralık 2018 verilerine göre 193 ülke meclisinin 190’ında erkekler, sadece üçünde kadınlar çoğunlukta. Listede Türkiye 118. sırada. Yerel seçimlere giderken partilerin çıkardıkları 793 adaydan sadece 26’sının kadın olması şüphesiz güncel verilerin en vahimi. Bu durum kadınları hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de büyük bir eşitlik yarışına çağırıyor. Bu tabloya karşı seçim sürecinde canla başla çalışarak tabloyu değiştirecek olan yine kadınlar olacaktır. Kadınlara reva gördükleri bu eşitsizlik karşısında kadınlar durmayacak ve yerel seçimlerde siyaseti kendi lehlerine döndürecekler.

*

24 Haziran’ın ardından meclisteki kadın oranı %13’ten %17’ye çıkmıştı. Bu artış elbette olumluydu ancak yine en az %30 -asıl olarak %50- olan dünya ortalamasının oldukça gerisinde kaldı. Yerel yönetimlerde işin rengi yine değişmiyor.

AKP’nin 75 ilde açıkladığı belediye başkan adaylarının sadece 1 tanesi kadın. Toplam açıklanan 709 belediye başkan adayının 15 tanesi, yani yüzde 2.1. CHP’nin 51 ilde açıkladığı belediye başkan adaylarının 2 tanesi kadın. Tüzüğünde kadın kotasını yüzde 33’e çıkaran CHP’nin açıkladığı 836 belediye başkanının 41 tanesi, yani sadece yüzde 4.9’u kadın olması CHP’nin de içler acısı halini ortaya koyuyor. MHP’nin 31 ilde açıkladığı belediye başkan adaylarının sadece 2 tanesi kadın, oran yüzde 2 bile değil. İyi Parti’nin 29 ilde açıkladığı belediye başkan adayları arasında hiç kadın aday yok. HDP’nin tablosu daha farklı, kadınları desteklemek için toplam 208 il ve ilçede kadınlar eş başkan adayı olarak gösterildi. HDP dışında, diğer partilerin bu denli az kadın aday göstermesi, kadına siyasette uygulanan ayrımcılığın bir göstergesidir. Seçim kampanyasında ve söylemde ön planda tutulan kadınlar, aday gösterilmiyor. Bu tablonun ortaya çıkmasının nedeni nedir peki?

Kadınlar siyasetle erkekler kadar ilgilenmiyor mu?

Toplum kadın siyasetçiye hazır değil mi?

Yeterince donanımlı kadın aday bulmak mı zor?

Daha geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu, kadınların seçimlerde aday olmak istemediklerini iddia etti. Gerçekle hiçbir bağı olmayan bu açıklama her alanda var olma mücadelesi veren kadınlara yapılan çok büyük bir ayıptır. Kadınların siyaset mücadelesini görmezden gelemezsiniz. Kadınların siyasal yaşamda yer alamamaları, siyasette cinsiyet ayrımcılığının kısır döngü halinde devam etmesinin sorumluları, sürekli kadınların önüne engeller koyanlardır. Seçim süreçlerinde partilerin kadın kollarının toplumun en hareketli en dinamize olan topluluğunu oluşturması da kadınların siyasete olan ilgisizliği yalanını çürütüyor. Çalışan kadınlar adaylarını seçtiriyor fakat esas mesele ve bence en önemlisi seçilen olma fırsatının, siyaset kapılarının da aynı şekilde kadınlara açık olabilmesinde.

Kadınların başarısı seçimlerde de sürecek

Nüfusun yarısı olmamıza rağmen seçmen olarak yarı oy kullanıyoruz da seçilen olarak neden yüzde ellilere varamıyoruz?

Kadınların seçilen olabilmeleri için sürekli çok büyük başarılara imza atmaları bekleniyor. Nitekim de atıyorlar zaten. Ancak yolsuzluk, istismar gibi büyük skandallara imza atan erkek belediye başkanları aynı yüzsüzlükle tekrar aday gösterilebiliyorken kadınların aday olabilmesi için “fazladan” çaba harcamaları ve siyaset arenasında var olabilmek için tutunmaya çalışmaları, eşitsizlik çarkının bir başka tekeri.

Yerel seçimlere doğru giderken siyasi partilerin ve adayların egemen bakış açısı mevcut eşitsizliği körükler nitelikte. AKP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi adayı Nihat Zeybekci’nin “İzmir'e 'Mahallenin en güzel kadını' demedim, kızı dedim.” cümlesi de alenen daha ne kadar kadın düşmanı olabileceklerinin göstergesi. Neyse ki kadınlar kimlere karşı mücadele edeceğini iyi biliyor...

Siyasetin toplumsal yaşam üzerindeki sonuçlarını bilen erkeklerin seçimlerde kadınları güçsüz oldukları illerde, seçilemeyecekleri şekilde aday gösterdi. Bizzat CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu kadınların temsiliyetinin olmamasına üzüldüğünü de dile getirdi. Tanıdık lafta kalan erkek siyasetininin başka bir örneği. Biz kadınlar buna ikna olmuyoruz. Uygulamada kadınlar lehine ne yapılacaksa ve yapılıyorsa onu savunacağız.

*

Karar alma süreçlerinde kadınları dinlemeyen siyasetçiler elbette ki seçim programlarında yine kadınların yaşadığı yaşam hakkı ihlallerini görmezden geliyor. Biz, şehrin tüm meydanlarında, her köşesinde istediğimiz saatte istediğimiz şekilde gezmek istiyoruz. Toplu taşımada sırf kıyafetimiz yüzünden tekmelenmek istemiyoruz. Çalışma hayatında erkeklerle eşit olmak istiyoruz. Markette alışveriş yaparken erkeklerin bize saldırmasını istemiyoruz. Yemeğin tuzunu az veya fazla attığımız için, boşanmak istediğimiz için, hayatımız hakkında karar almak istediğimiz için, bahane ne olursa olsun öldürülmek istemiyoruz. Kadınların öldürülmediği kentler istiyoruz.

Şehirlere emek veren yükünü omuzlayan toplumun yarısı biziz. Modern haklarımıza sahip çıkarak kadınlardan yana bütünsel politikalar üretmeliyiz, üreteni desteklemeliyiz. Zor seçim koşullarına rağmen kadınların haklı mücadelesini her yerde anlatalım. Kadınlar tarih boyunca her alana hakim olan erkek egemenliğine direndi. Bunu siyasette de başarabilir. Ev dışında çalışma olanakları sunulmayan kadınlar, siyaset yapmak için ekonomik bağımsızlıklarını tümüyle kazanabilir. Siyaseti erkek işi olarak gören toplumsal cinsiyet rollerini yıkabilir. Şiddetsiz bir toplumu, kadınların öldürülmediği şehirleri var etmek için aday olabilir. Seçebilir, seçilebilir. Hepsi pekala mücadelemizle mümkündür.

Kadın adaylar sahnede

Ülke dışında da seçilen ve kadınların haklı mücadelesini kürsülerden meydanlara duyuran feministler var. ABD’de kongreye seçilen en genç Amerikan Demokratik Sosyalistleri (DSA) üyesi Alexandria Ocasio Cortez, sorunumuzun ortaklığını şu haklı cümlelerle özetliyor:

"Adalet bizim kitaplarda okuduğumuz bir kavram değildir. Adalet içtiğimiz suyla ilgilidir, soluduğumuz havayla ilgilidir. Adalet oy kullanmanın ne kadar kolay olduğuyla ilgilidir. Adalet kadınların ne kadar maaş aldığıyla ilgilidir. Adalet bizim çocuk sahibi olduktan sonra anne, baba ve tüm aile olarak çocuklarımızla yeterince vakit geçirip geçirememizle ilgilidir. Adalet nezaketin, sessiz olmakla aynı anlama gelmediğinden emin olmaktır. Aslında, çoğu kez yapabileceğiniz en doğru şey itiraz etmektir…”

Dünyada olduğu gibi bizde de umut tükenmiyor. Gidişata itiraz edenler ortaya çıkıyor. Derdimiz ortaksa mücadelemiz de ortaktır. İstanbul’da kadınların önünü açacak bir sosyalist feminist aday var. EHP'nin desteklediği bağımsız sosyalist aday olarak adını yazdıran Özge Akman İstanbul’da iki erkek ile yarışan tek genç kadın aday. Gidişata dur diyen yerel seçimlerde aday olan tüm kadınların yolu açık olsun. Dünyada da ülkemizde de kadınların haklı mücadelesini dile getiren kadın adaylar topluma çok büyük moral ve umut kaynağı oluyor.

Eşitliğe kavuşmak için kadınlar mecliste, yerel yönetimlerde en az %40 temsil edilene kadar siyaset kürsüsünden de hayatın sahnesinden de çekilmeyeceğiz.