Genç işçileri ilk olarak etkileyen şey, çalıştıkları yerlerde yaşlı insanların bulunmasıdır. Yetmiş yaşındaki bir insanın hala çalışıyor olması, genç işçilerin geleceğini somut bir şekilde ortaya koymuştur.Ancak işçilerde bunun dışavurumu yanlış oluyor, güçlerinin farkına varmak yerine tükenmişlik sendromuna hapsoluyorlar.

Bir insan dünyaya sadece çalışmak için gelmiş olamaz ama patronlar bunu iddia ediyorlar. İşçiler sınıf bilincini kavramadıkça patronlar haklı olmaya devam edecekler.

Eğer Türkiye’deki herkes üniversite mezunu olsaydı bu ağır işleri kim yapacaktı? Öyle olsaydı kapitalistler kendi ülkelerini bırakır ve hedef aldıkları gelişmemiş ülkelere savaş açardı. Bu soysuzlar, savaş açtıkları ülkelerdeki insanları, yani mağdur olanları kendi ülkelerine davet ederler. Savaştan mağdur olanlar ise bu yardım karşısında çok az bir ücrete çalıştırılmak istenseler bile savaşta ölmekten daha iyidir hissiyatıyla hareket ederler. Sonuç yine aynı, şeytan köprüyü geçtikten sonra meleğe dönüştü. Türkiye’deki işçileri sömürmek yetmemiştir, Suriyelilere karşı kapitalistler tam olarak bu şekilde hareket etmişlerdir. Türkiyeli işçinin yarı fiyatına çalıştırılan Suriyeliler burjuvazinin cennetle müjdelenmesine sebep olmuştur. Türkiye’de işçiler zaten çok zor koşullarda çalışıyorlar. Buna Suriyeli işçinin, yerel işçinin yarı fiyatına çalışmak zorunda bırakılması eklendiğinde durum daha da zorlaşıyor.

Sosyalistlerin ilk olarak genç işçileri hedef almaları stratejik olarak çok doğru olmakla birlikte hareket edebilme açısından değerlendirildiğinde de en elverişli olandır. İşsizlerin yığınlaşma politikası, burjuvazinin çalışanlardan “daha çok verim daha az ücret” talebini gündeme getiriyor. Eğer bir işçi ürettiği değere karşılık çok az ücret aldığını iddia ederse ve işverenden bunun düzeltilmesi gerektiği hakkında talepte bulunursa bunun sonuçları ne olur? Burjuvazinin apolojisi her zamanki gibidir; buna karşılık verilecek cevapların başında işsizler ordusu gelir. İşçinin bu talebine karşılık dışarıda bir sürü işsizin olduğunu ve daha az ücret karşılığında çalışacaklarını öne süren mefistolar güruhu haklı çıkacak ve böyle bir talepte bulunan işçinin iş hakkına son verilecektir. Gerçekten de işveren daha az ücrete çalışacak birini bulacaktır. Günümüz koşullarında işsizlerin okyanusa dönüşmesi, patronların rahat rahat yüzmesine olanak sağlamıştır.

I) Sosyalistler ve sosyalist feministler ellerini çamur bataklığına sokmak zorunda, aksi takdirde bizden sonra gelecek olanlar biz ellerimizi kirletmedik diye çamurun içinde dünyaya gelecekler.

II) Biz sosyalistler ekmek istemiyoruz, ekmeği üreten fabrikayı istiyoruz.

III) Düşünüyoruz öyleyse salt mücadele ettikçe var olabiliriz.

IV) Çalışanların ücreti çalışmayanlar tarafından belirleniyor ve çalışanlar iktidara el koymadıkça her zaman böyle devam edecek.

V) Dünyada hareket halinde olan iki tren vardır: Biri burjuvaziye, diğeri proletaryaya ait. Proletaryanın yanında olan sosyalistler, her zaman önder olarak kabul edilmelidir. Çünkü burjuvazinin bulunduğu treni kullanan makinist de bir işçidir. Bunun farkında olan ve o işçiyle göz göze gelecek olan sosyalistlerdir.

*Elektrik İşçisi Yasin Uğur