Türkiye’de ekonomik krizle insanların geçim derdinin her geçen gün zorlaştığı bir dönemde, partilerin yerel seçim politikaları, aday açıklamaları gündemde yer etmeye devam ediyor. Bu gündemin içerisinde geçtiğimiz günlerde, hükümete yakın bir gazetede “evlilik affı geliyor” manşetiyle, çocuk istismarcılarının cezasız bırakılması ve çocuk yaşta zorla evlendirmelerin önünü açan af tekrar gündeme geldi.

2016 yılında hükümet, gece yarısı cinsel istismar suçlarında mağdur ve failin evlenmesi halinde, cezanın ertelenmesini öneren skandal bir önergeyi meclise getirme cesaretini buldu. Tüm toplumun “utanç önergesi” olarak bildiği bu önerge kadınların haklı ve güçlü mücadeleleri sayesinde geri çekildi. Utanç önergesi tarihimize kara bir leke olarak geçti. Hükümet bunun sonrasında, cinsel istismarın cezalandırılmasında hangi bilimsel veri ya da hangi evrensel uygulamaya göre çocuğa nasıl bir yüksek yarar sağlayacağını belirtmeden, 12 yaş öncesi ve sonrası olmak üzere cezalarda kademe uygulanmasını gündeme getirdi. Atılan adımların hiçbiri çocukların korunmasını, çocuk haklarının güvence altına alınmasını amaçlamıyor. Aksine, toplumda büyük tepkilere neden olan ve giderek artan çocuk istismarının devlet eliyle örtülmesi, cezasız bırakılması ve istismarın devam ettirilmesi anlamına geliyor. Ensar Vakfı’nda olduğu gibi, Ensar’dan sonra yaşanan onlarca istismar olgusunda olduğu gibi.

Peki hangi gerekçe sunuluyor? Düzenleme ile ‘mağdur aileleri’ ve hapisteki kocalarını bekleyen genç kadınları kurtaracağız deniliyor. Peki, kadınların veya çocukların talep ettikleri bu mu?   Ana muhalefet partisi tarafından bu önergenin gündeme getirilmesi ise ayrıca eleştirilmesi gereken bir nokta. Utanç önergesi konuşulduğu dönemde Adalet Bakanı erken evlilikten ‘mağdur’ olan en fazla 300 kişi var diye açıklama yapmıştı. Bugün ise telaffuz edilen bu rakam on bine yükselmiş durumda. Bu demek oluyor ki 10 bin kız çocuğu genç yaşta zorla evlendirilmiş, hayatı elinden alınmış. Bu rakam gerçekleri yansıtıyor mu yoksa gerçek bu rakamdan daha fazla mı? Bu konuda da tüm gerçekliği öğrenmek hakkımız. Erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez diye Medeni Kanun’da da açıkça yazarken hükümet buna neden bu kadar müsamaha gösteriyor, aynı tipte suçların önünü açmaya çalışıyor?

Öncelikli olarak çocuk evliliği, çocuk gelin gibi tanımlar olamaz; çocuk ile evlilik, çocuk ile anne kelimeleri yan yana gelemez. Bu konuda kesin bir çizgi çizmemiz gerek. İkinci olarak, AKP ile MHP arasında yapılan af görüşmeleri sırasında toplumun tepkisinden de kaçınmak için kadın cinayetleri, çocuk istismarının af kapsamının dışında bırakılacağının altı çizildi. Bugün ise yerel seçimler öncesi, toplumun ‘mağdur’ olduğu iddia edilen kesimlerden oy alabilmek için konu tekrar gündeme getiriliyor. Açık ve net olarak söyleyelim, kadınların ve çocukların geleceğini karartanlara toplum oyunu vermeyecek.

Her koşulda mağdur olan ve mağdurluk yaratanlara bir de şunu söylemek gerek: Gerçek olan erkeklerin mağdur ettiği çocuklar, kadınlardır. 440 kadın öldürüldüğünde, onlarca çocuk istismara uğradığında kılını kıpırdatmayanlar; çocuk istismarını meşrulaştıran, istismarın üzerini örten, cezasız bırakan ve sorunun çözümüne yönelik hiçbir şey sunmayan bu düzenlemeler yerine, kadınların ve çocukların can yakan meselelerini çözmek için somut adımlar atmak zorundadır.

Geçtiğimiz yıl, her gün çocuk istismarı haberi aldık ve hala daha da almaya devam ediyoruz. Leyla, Eylül, Sedanur istismar edilip öldürüldükten sonra, insan haklarına aykırı ve adaletten uzak idam - hadım gibi çözümden kaçmaya yönelik tartışmaları açtılar. Tek bir çocuğun dahi istismar edilmesinin önüne geçmek için gerçek çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi gerekir. Bunun da yolu halihazırda vardır: Çocuk Hakları Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, Uluslararası Lanzorate Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi tamı tamına uygulanmalıdır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki yapılmak istenen düzenleme tüm bu sözleşmelerle ve en son Adalet Bakanlığı’nın cinsel istismara ilişkin yayınladığı genelgeyle de çelişiyor.

Failleri korumaya yönelik cezasızlığa son verilmeli, indirim uygulanmamalıdır. Çocuk istismarının üzerini örtmeye yönelik her türlü uygulamaya son verilmeli ve çocuk haklarını esas alan politikalar geliştirilmelidir. Hükümetin esas bu can yakıcı meseleler ile uğraşıp kadın cinayetlerini, çocuk istismarını durdurması gerekir. Kadınlar onca hak kaybı yaşarken sözde mağduriyetler üzerinden seçim siyaseti yapılamaz. Kadınlar bu ülkenin yarısı. Siz toplumun yarısını yok sayan bir siyaset izledikçe kadınlar size oy da vermeyecek, kadın ve çocuk düşmanı politikalarınızın karşısında mücadele etmeye de devam edecek.