Palu ailesi yaklaşık iki hafta önce istesek de istemesek de hepimizin hayatına girdi. Tüm magazinsel detayları bir kenara bırakıp yaşananları konuşmak gerekir.

Ailenin bir kamuoyu tartışması haline gelmesi, anne Havva Palu’nun ailenin diğer fertleriyle birlikte kayıp kızının ve torunun bulunması için Müge Anlı’ya başvurması ile oldu. Meryem Tahnal 2008, kızı Melike ise 2009 yılında kayboluyor. Palular, baktığımızda tipik bir aile görüntüsü veriyor. Fakat işin iç yüzüne baktığımızda üç cinayet, tecavüz, çocuk istismarı, organ kaçakçılığı, ensest, dolandırıcılık, büyü, adam kaçırma gibi saymakla bitmeyen birçok suç ile karşılaşıyoruz.

Meryem Tahnal “cezalandırılmak” için ağaca bağlanıyor, günlerce aç bırakılıp darp ediliyor, bir süre sonra da rahatsızlanıp hayatını kaybediyor. Meryem, eniştesi Tuncer Ustael ve kardeşi İsa Palu tarafından gömülüyor. 6 yaşındaki Melike’ye ise içine “cin kaçtığı gerekçesiyle” Tuncer Ustael tarafından ispirto içiriliyor ve o da hayatını kaybediyor. Bütün bu bilgiler, kayıp kızı ve torununu bulmak için programa başvuran anne Havva Palu’nun 2011 yılında verdiği ifadeden.

Programda bahsedilen diğer raporlara, tutanaklara, görgü tanıklarının anlatımına göre ailedeki 3 çocuğun istismara uğradığı görülüyor. O dönemde, evdeki iki ayrı çocuğun da istismara uğradığına dair raporlara rağmen çocuklar aileye geri veriliyor. Çocuklardan Recep ancak üçüncü kez evden kaçınca yetiştirme yurduna alınıyor. Fakat yine evdeki diğer çocuklar için hiçbir işlem yapılmıyor. Bütün bu ifadelere, adli tıp raporlarına, tutanaklara rağmen hiçbir merci bu aile hakkında bir işlem başlatmamış, çocukların güvenliğini sağlamamış.

Bir diğer tartışma konusu ise bütün bu suçların bir TV programının konusu olmasıydı. Bir dizi seyredilircesine ailenin yalanlarının ortaya çıkışı, iddiaları ve aileye gelen yanıtlar izlendi. Konunun açığa çıkması ve gelen tepkiler sonucu aile fertlerinin gözaltına alınması olumlu olsa da, bütün bu yaşananlar toplumda ifşa edildi ve sıradanlaştırıldı. Program esnasında bugüne kadar görevini yapmamış olan savcılara, polise ise neredeyse tek kelime bile söylenmedi. Aksine Müge Anlı her fırsatta polislere ve savcılara teşekkür etti.

Öyleyse sormak gerekir:

Recep ve Enes nasıl oldu da raporlara rağmen aileye geri verildi?

İki çocuğun istismarı, birbirinin kısa süre ardından açığa çıkmasına rağmen nasıl oldu da kimse bu çocuklar arasında bir bağ kurmadı?

Çocuklardan sorumlu Palu ve Ustael aileleri nasıl bunca yıldır tutuklanmadı?

Havva Palu’nun ifadesine rağmen Meryem Tahnal ve Melike Tahnal cinayetlerinin üstü neden örtüldü?

Bütün bu olaylar nasıl oldu en nihayetinde bir televizyon programına bırakıldı?

Oysa ki yapılacaklar belliydi. Çözüm için ise Türkiye’nin 2011’de ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi aydınlatıcıdır. Sözleşme, nedenler ve önlemler konusunda bütünsel bir mücadele için 4 temel ilke sayar:

1.Önleme
2.Koruma
3.Kovuşturma
4.Politika geliştirme

İlkelerin uygulanmasını sağlayacak olan devlettir ve sorumluluğu “devletin özen yükümlülüğü” olarak tanımlanır. Bu bakımdan sorumlu olan ve tüm imkanları elinde bulunduran devlet, görevini yapmalı, kadınları ve çocukları korumalıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve İstanbul Sözleşmesi tam olarak uygulanmalıdır. Şiddete ve istismara sıfır tolerans gösteren bir siyasi irade şarttır. Bu basamakların her birini diğerini ihmal etmeden hayata geçirdiğimizde sorun çözülecek, kadın cinayetleri ve çocuk istismarı istisna olarak kalacaktır.

Palu ailesi, umutsuz bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı düşündürebilir. Bu tabloyu değiştirmek de bizim elimizde. Toplum çocuk istismarına ve kadın cinayetlerine karşı sessiz kalmıyor. Kadınlar artık susmuyor. Şiddete uğrayan kadınlar ve öldürülen kadınların aileleri kendileri dışında başkaları için de mücadele ediyor. Mağdur değil müdahiliz diyorlar. Kadınlara ve çocuklara yönelik saldırılar her seferinde daha güçlü hamleler ile boşa çıkarılıyor. Bunu, utanç önergesini meclisten geçirmeye çalışanlara karşı direnip kazanan, Leyla ve Eylül için eylem yapan kadınlarda görmüştük. Böyle sesini yükseltenler oldukça kadınların ve çocukların haklarını yok saymak öyle kolay olmayacaktır. Çocuk istismarı ve kadın cinayetleri mücadelemizle bitecektir.