“Doğayı katlet ve betonlaştır, cebini doldur” Bu söz kapitalizmin benimsediği en büyük felsefelerden biridir.
Kapitalizm bunu yüzyıllardır uyguluyor.
Tarihe kısaca dönüp bakarsak, kapitalist ülkeler hangi ülkeye ayak bassa doğayı katledip yakıp yıkıyor, daha sonra kalıntılarının üzerine binalar dikiyor.
Bu yaptıklarının dünyayı yok edeceğinin farkında olmalarına rağmen, kâr ve güç hırslarının önüne hiçbir şey geçemiyor.
Peki ülkemizde durum nedir?
Aslına bakarsak, ülkemiz de bu durumun en büyük mağdurlarındandır.
Her geçen gün yeni lüks evlerin yapılacağı alandaki ormanlar yanıyor, tarım arazileri köylülerden gasp edilip imara açılıyor ve bu duruma bizi alıştırmaya çalışıyorlar.
Başka büyük bir sorun da köylerdeki geçim kaynağı olan tarım arazilerine hidroelektrik, termik ve nükleer santrallerin kurulması.
Verdikleri zararlar sadece betonlaşmayla kalmıyor. Aynı zamanda yapılan santraller toprağı büyük oranda kirlettiği gibi, havaya saldığı kükürt ve zehirli gazlar da insanları ağır şekilde hasta ediyor, hatta ölümlere yol açıyor.
Tabi ki insanlar bu olanlara sessiz kalmıyor.
Bursa’da Karaağız köyü halkı, 6 aydır biyokütle termik santraline karşı direniyor.
Bu santralin yapılacağı 534 hektarlık tarım arazisi yok edildi.
Tabi ki medya susturuldu ve bu olanları insanlara duyurmadı.
Yine bu yıl İzmir’de köylülerin geçim kaynağı olan binlerce zeytin ağacı, termik santral yapılacağı için katledildi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı buna nasıl izin verdi ?
Bu katliamlar durmalı!
Çok geç olmadan hidroelektrik, nükleer, termik ve diğer santral türlerinin yapımı durdurulmalı, faaliyet halinde bulunan santraller devre dışı bırakılmalı.
Dünyayı yok olmaya sürükleyenlere karşı direnmeliyiz!