İşçilerin intihar etmelerinin asıl sebebi ekonomik krizdir. Çalışanların gelirinin çok az olması, sürekli bir makineymiş gibi toplumdan soyutlanmaya mecbur bırakılmaları, hiçbir sosyal aktivitelerinin olmaması ve en önemlisi de emeklerinin karşılığını hiçbir zaman alamamaları işçilere intihar etmekten başka çare bırakmıyor. Sabahın karanlığında işe gitmek ve akşamın karanlığında işten eve dönmek… Bu iş yükü nedeniyle, insan ancak 2 saat evde gözleri açık durabilir. Sonra tekrar sabah olur ve işe gidilir, zenginleri biraz daha zengin etmek için. İşçinin bir insan değil, bir makine olduğu çok açıktır ve sürekli tekrarlanan bu döngü çalışanın hayatını o kadar anlamsızlaştırır ki, işçi hiç gözünü kırpmadan kendini 1600 derece ısıda çalışan çelik eritme kazanın içine atabilir. İşçi hiç gözünü kırpmadan binanın çatısından atabilir kendini. İşçi hiç gözünü kırpmadan diyorum, çünkü işçiye gözünü kırpacak kadar bile vakit yok. Peki bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu patronlar, bunun sorumlusu emperyalizm, bunun sorumlusu işçiyi insan görmeyip sürekli sömüren mevcut düzendir.
İşçi kardeşlerim; eğer biz intihar edersek yine onlar kazanır. Olan bize ve yakınımızdaki dostlarımıza, ailemize olur. Biz eğer intihar edersek hakkımızı alamayız. Bizi köle gibi kullananlardan, ellerimiz nasır tutuncaya kadar bizleri çalıştıranlardan hakkımızı alamayız.
Biz işçiler birleşirsek, birbirimizin sırtını kollarsak, beraber direnirsek, avazımız çıktığı kadar “Biz makine değiliz, biz insanız” diye bağırırsak, işte o zaman insan oluruz.
Aksi takdirde hiçbir zaman işçilerin insan yerine konulmayacağını hepimiz biliyoruz.
Birleşelim kardeşlerim. Bizim bundan başka çaremiz yok. Biz birleşirsek, ağzından sürekli oluk oluk yalan akan patronlar saklanmak için fare deliği arayacaklardır.
İşçiler intihar edince kaybederler.
İşçiler birleştikçe kazanırlar.
Direndikçe kazanırlar.