Gençlik toplumun en az bozulmuş tabakasını oluşturur. Bu sebeple dünyadaki eşitsizliği, ülkedeki adaletsizliği fark etmesi ve buna karşı mücadele etme isteği ve refleksi daha hızlıdır. Bu aşamada gençler, sermaye iktidarı hükümetinin de düzeninin yolsuzluk ve adaletsizlik üzerine kurulu olduğunu fark etmekte zorlanmıyor elbette.

Tarihte gençlik hareketinin verdiği mücadele diğer tüm mücadele ve direnişlerden daha hızlı ve erken gerçekleşmiştir. Gençlik her zaman anti-kapitalist ve anti-emperyalist karakterdeydi. Gençlik Denizdi, Mahirdi…

Günümüzde de iktidarın hedefi gençleri korku ve baskıyla kendine yakın tutmak. İş bulamama korkusu, okulu bitirememe korkusu, tutuklanma korkusu bunlar arasında en aşina olduklarımız.

Ancak çoğu genç yine de tek adamın fikrine teslim olmuyor. Binlerce genç sadece düşüncelerini belirttiği için hukuksuz yere tutuklanmış durumdayken, gençlerin bir taraf seçmesi gerektiği gerçeği apaçık gün yüzüne çıkıyor. Tek adam rejiminin gençliğin verdiği ve sürdüreceği mücadeleden korktuğunu anlamak yine çok zor olmayacaktır.

Eğer gençler birlik olup kapitalist sisteme ve yolsuzluklara karşı mücadele verirse, bilimsel ve parasız eğitimin var olacağı gerçeği güçlenecektir. Çünkü gençler ancak bir olur ve doğru bir siyaset etrafında yürürse haklarını koruyabilirler. Bunu tarih çokça kez doğrulamıştır.

1968’de binlerce genç, yapılan haksızlıklara karşı kol kola girdi, birlik oldu, mücadele verdi. Verdikleri mücadele yıllar sonra kitaplara, televizyon dizilerine ve filmlere konu oldu.

Gençlik hareketinin gücünü hiçbir faşist iktidar tarihin sayfalarında kaybedemeyecek. Geçmişte de olmuştu, şimdi de ve bundan sonra da şüphesiz ki olacak.

Üniversitelerden sonra ise baskı sırası liselere de geldi. Liselerin karakteri ve eğitimin niteliği ile ilgili çok fazla gerici hamleler yapıldı ve her düzeltme çabası öğrencilere zarar olarak geri döndü. Öğrenciler her sene farklı isimlerdeki sınavlara girmiş, belirsiz geleceklere itilmiş oldu.

Ekonomik krizler yaratan bu gidişat ise liselilere artan okul maliyetleri olarak yansıdı. Bunun sonucuysa, çocuğuna okul pantolonu alamadığı için intihar eden İsmail Devrim ve onun gibi geçinemeyen, pek çok yoldaşımızda somut hale geldi. Sorumlusu ise, krizi kabullenmeyip halkın aklıyla dalga geçenlerdir.

Dindar ve kindar gençlerin yetişmesinin çok zor bir hedef olduğunu anlaması gereken tek adam rejimi bilmelidir ki, liseler gericilerin değil halkın çocuğu olan öğrencilerindir. Liselerde patronların, sermayenin dediği değil dünyayı değiştirme arzusuna sahip gençlerin sözü yankılansın diye; eşitliğin, kardeşliğin, sosyalizmin sesi yükselsin diye bir arada olacağız.

Bu satırları okuyan liseli arkadaşım, yoldaşım…

Seni de, sıra arkadaşını da liselerdeki mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz. Kapitalizme, gericiliğe, niteliksiz eğitim sistemine ve kararmış geleceğimize karşı, Liseli Hareket saflarında örgütlenelim, birlikte mücadele edelim.