Türkiye’de yıllardır çözülemeyen ve belki de AKP döneminin en büyük iflası olarak gözüken konu eğitim. Son dönemlere baktığımızda eğitim konusunda yandaşların bile şikayetçi olduğu bir durum var. İnsanların özellikle sosyal medya üzerinden yıllardır oturtulamayan sınav sistemlerinden, eğitimin gericileştirilmesinden dem vurduğunu görüyoruz. 

 
Aslında eğitim ile ilgili iki temel problemden söz edebiliriz. Birincisi ilk paragrafta da bahsettiğim eğitimin niteliği konusu. İkincisi ise Türkiye’de eğitimin paralı olması. Birbirinden ayrı gibi gözükse de birbiriyle tamamen bağlı olan bu sorunlar Türkiye’de eğitimi kanser hale getiriyor. Verilen eğitimin niteliği ve kalitesi, müfredat dahil olmak üzere oldukça kötü durumda. İyi bir eğitim almak isteyenler ise özel okullara, kolejlere yüklü miktarda para harcamak zorunda kalıyorlar. Yani Türkiye’de nitelikli eğitim almak istiyorsanız aylık maaşınızı gözden çıkarmak, ek iş bakmak gibi gündemleri hayatınıza sokmanız gerekiyor. Aksi takdirde yıllardır AKP eliyle çürütülmüş eğitim sisteminde, İmam Hatip ve gerici eğitim dayatmasıyla hiçbir niteliği olmayan, bir öğrenciye eğitim anlamında hiçbir şey katmayan bu okullara gitmek zorunda kalıyorsunuz. 
 
TÜRKİYE’DE EĞİTİM PARALIDIR
 
Türkiye’de eğitim paralı mı? Evet. Bu konu uzun süredir muhalifler dahil, o kadar göz önünde tutulmamış ki, Türkiye’de eğitimin ücretsiz verildiğini düşünen büyük bir kitle var. Bu konu üzerinden gençlerdeki antikapitalist bilincin gerilediğini söyleyebiliriz. Çünkü eğitim, kamu tarafından vatandaşlara her açıdan ücretsiz verilmesi gereken bir haktır. Bu bilincin oluşturulması da aslında sosyalistlere düşüyor. Bilinç konusuna sonra geliriz. Şimdi Türkiye’de parasız eğitimin ne denli büyük bir problem olduğunu açıklayacağım.
 
Bu yıl üniversite ve liseye geçiş sınavlarına baktığımızda karşımıza yerleşememe sorunu çıkıyor. Özellikle liseye geçiş sınavında 100 bine yakın öğrenci hiçbir liseye yerleşemedi. Bu 100 bin öğrenci liseyi okumak için ya diğer yerleştirmelerde bir yere girmeye çalışacaklar, ki bu durumda yerleşmeleri hem zor hem de eğitim kalitesi oldukça düşüyor, ya da özel liselere, kolejlere, temel liselere yönelecekler. Hükümet lise öğrencilerinin eğitim alabilmesi için tek yolun paralı okumak olduğu kaderini gençlere dayatıyor. Üniversite öğrencileri için de durum farklı değil. İstediği okula yerleşemeyen öğrenciler özel üniversitelere yönlendiriliyor.
 
Son yıllarda özel üniversitenin Türkiye’de bir sektöre dönüştüğünü rahatlıkla görebiliyoruz. Her yere açılan, bir binadan ibaret olan ve eğitim seviyesinin çok düşük olduğu bu kurumlar gençler için bir dayatmadan başka birşey değil. Diploması olmayan öğrencilerin iş bulamayacağı, toplumda geri konumda kaldığını göz önüne aldığımızda gençler diploma almak için ‘ne olursa olsun’ düşüncesinde. Gençlerin, üniversite öğrencilerinin hiçbir eğitim almaması, sadece bir bina olan bu yerlerde üniversite hayatına dair hiçbir şey görmemesi ayrı bir sorun. Buradaki esas problem ise bu kurumlara insanların, gençlerin, ailelerin servet yatırması. Şu an ortalama bir özel üniversite fiyatı yıllık 50 bin lira. Türkiye’de ortalama gelir seviyesini, asgari ücretin biraz daha üzerinde orta sınıf ailelerin oluşturduğunu göz önüne aldığımızda ise ortaya büyük bir ekonomik problem çıkıyor. Asgari ücretle geçinen aileler için özel üniversite bir seçenek bile olamıyor ya da üniversite okuyan genç aynı zamanda çalışmak zorunda kalıyor.
 
Eğitimin paralı olması sorunu sadece üniversiteye giriş ile ilgili bir konu da değil. Üniversite hayatı boyunca öğrencilerin, ailelerin başını ağrıtan bir ekonomik problem var ortada. Ailesinin yanında kalmayan öğrencinin kaldığı özel yurt fiyatları ev kirasından farksız değil. Ya da üniversite hayatı boyunca karşısına çıkan ders kitabı gibi masrafların üst üste binmesiyle 4 yıllık üniversite hayatında muazzam bir fatura ortaya çıkıyor.

PARASIZ EĞİTİM HAKTIR
 
Türkiye’nin şu anda ekonomik krize doğru gittiğini söyleyebiliriz. Hükümet bu krize karşı çözüm olarak asgari ücretle geçinen insanlardan fedakarlık beklerken, “yastık altındaki dolarları bozdurun” derken, bu ülkenin patronlarının, sermayedarlarının milyonluk vergi borçlarını silmesi, hükümetin tarafını belli ediyor. Ancak onların tarafı belliyse bizim de tarafımız belli.
 
Bu ülkede yıllarca, her kriz döneminde patronlara teşvikler verildi. Yıllarca inşaat sektörüne her türlü yatırım yapıldı. Nice patronlar zengin edildi, nice yandaşlar patron oldu. Ancak eğitim konusuna hiçbir yatırım yapılmadı. AKP’nin eğitime bakışı tamamen öğrenciyi müşteri gören politikalarla devam ediyor. AKP’nin ve en temelinde kapitalist eğitim politikalarının bu halkın çocuklarının cebini soymak için bir araç olarak görülmesi, eğitim almak isteyen gençlerin gelecek kaygısını derinleştiriyor.
 
Bu konu hükümetin gündeminde öyle bir noktada yer alıyor ki ekonomik krize karşı ‘tasarruf paketi’ adı altında yapılan ilk düzenlemede Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaklaşık 2 milyarlık bütçesi kesildi. Bu durum AKP’nin eğitime olan bakış açısını gözler önüne seren bir örnek. Bu sistemde öğrencilerin, gençlerin hayatı o kadar ucuz bir yerde görülüyor ki eğitime ayrılan bütçeden gözünü bile kırpmadan milyarlar kesebiliyorlar. 
 
İşte sosyalist gençler olarak anlatmamız gereken budur. Bu ülkede eğitim paralıdır ve oldukça pahalıdır. Gençliğin antikapitalist bilinçten kopmaması ve en büyük hakkı olan eğitimi ücretsiz alması için her türlü mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Parasız eğitim mücadelesi günümüz gençliğinin en acil hedefi olmalıdır. Gençleri içine girdiği umutsuzluğun ve kaygıların kafesinden çıkararak, belki de gençlik hareketine yeni bir sayfa açabiliriz.