Partilerin vekil listeleri açıklandıkça, kadın adayların listelerdeki oranlarını da gördük. Totalde yüzde 20.5’te kalıyor kadın aday oranı. İlk sıradan aday gösterilen kadınların oranı ise yüzde 5. Kadınlar için eşitlik derken siyasette de en az yüzde elliyi istiyoruz elbette. Şu anki oran ise bunun yanından geçmez.
Oranların bu kadar az olmasının yanı sıra bu sorunun dişe dokunur bir tartışmaya dönüşmemiş olması da kabul edilemez. Tek tek, sade sade anlatıyoruz yıllardır. Kadınlar dünyanın yarısı ise siyasetin de yarısı olacaktır. Her yerde eşit şekilde, eşit temsil ve şartlarda bulunmalıdır diye. Talebimiz belliyse ve buysa, bu büyük sorunun neden tartışmaya değer bile bulunmadığını yüksek sesle sormalıyız.
Sürece dair gözlemlerimizden yola çıkarak şu kanaate varabiliriz. Ülke yıllardır ekonomiden siyasete, sanattan eğitime bir çok noktada ağır bir baskı ve gericilik tehdidi altında. Öncelikle bunlardan kurtulmalıyız fikri, kadınların ikinci plana atılabileceği gibi bir gizli bir fikir birliğini ortaya çıkarmış olabilir. Tabi bu, iyi niyetli bir tahmin. Bilinçli bir kadın düşmanlığı ile sesimizi yükseltmemize dahi tahammül edilemediği varsayımını başka tartışmalara bırakalım.
Evet, bugün ülkenin büyük bir eşikten geçtiği doğrudur ancak bu durumun, kadınların yine konuşulmadığı, kadınlara dair sorunların hasır altı edildiği bir sürece dönmesine izin vermeyelim. İngiltere Birinci Dünya Savaşı’na girerken oy hakları için eylemler yapmaya devam eden Sufragette’leri hatırlayalım. Tarihin önemli eşiklerinden geçiyoruz diyerek, kadınların tarihine ve mücadelemize önemsiz bir ayrıntıymış gibi davranılmasına izin vermeyelim, karşısında duralım.
Bize yüz yıllardır sanattan, siyasetten, ekonomiden anlamaz, entelektüel sohbetlerden keyif almaz, insanın bir alt sürümüymüşüz gibi davrandılar. Hala, ısrarla, kadınlar yokmuş gibi, ağızlarına bir parmak bal çalmak yetermiş gibi düşünenleri yanıltmalıyız.
Dünyanın bir başka ucunda kardeşlerimiz yanıltıyorlar da. İspanya’da kabine kuruldu. 17 Bakanın 11’i kadın oldu. Bu kadın mücadelesinin zaferlerinden biridir. Sıranın bize de gelmesi için ‘ülkeler önemli eşiklerden kadınlarla beraber geçer’ diyelim.
Kadınlar için seferberlik ve Kadın Bakanlığı
Kadınlar için tablo bu şekilde olsa da tüm partileri aynı kefeye koymak doğru olmaz bir açıdan. HDP ve CHP’nin hem kadın aday sayısı diğer partilere oranla yüksek, hem de kadınlara vaat ettikleri, kadınlar için hayatın her alanında ön açıcı olabilecek nitelikte. Örneğin HDP seçim bildirgesinde erkek egemenliğini yıkmak için ‘toplumsal seferberlik’ başlatacağız diyor. Soyut bir söz gibi dursa da buradaki seferberlik kavramı çok önemlidir. Çünkü, ancak topyekun bir seferberlik ile bu eşitsizliği ortadan kaldırabiliriz. Gıdım gıdım, milim milim ilerleyen bir hak arama sürecine tahammülü kalmayan kadınlar için bir seferberlik umut vericidir. HDP’de olduğu gibi, CHP’de de kadınlar için en somut vaadin Kadın Bakanlığı olduğunu görüyoruz.
Kadınların eğitim oranının hala erkeklerin çok gerisinde olduğu, iş hayatında en ufak bir kriz halinde dahi ilk gözden çıkarılanın kadın çalışanlar olduğu -ki çalışma hayatına girmek bile başlı başına bir sorun- tacizle şiddetle en çok kadınların karşı karşıya olduğu, adli süreçlerde kadın düşmanlarına, katillerine hala indirimler uygulandığı gibi, pek çok sorunu saydığımızda neden kadınların ayrı bir bakanlığa ihtiyaç duyduğu olanca çıplaklığı ile görülebilir.
Biz oyumuzu kullanırken bunları göz önünde bulunduracağız elbette.
Kadınlardan yana bir dip dalgası
Kadınların direnişi bendini aşmış bir sel artık. Kadınlar dünyanın her yerinde meydanda. Tüm imkanlarıyla mücadele ediyor. Tacize mi uğradık, şiddet mi görüyoruz, mobbinge mi maruz kalıyoruz, fabrikalarda emeğimiz mi sömürülüyor… Hemen tüm hak arama yollarına başvuruyoruz. Artık binlerce kardeşimiz kadın düşmanlığına karşı mücadelemizin özgüveniyle yürüyor sokaklarda. Ne mutlu bize.
Bu yüzden de seçime giderken çok konuşulan ‘dip dalgası’nın sadece halkın yıllardır baskısına maruz kaldığı iktidara karşı değil, kadınlardan yana ve erkek egemenliğine karşı da olduğunu görmeliyiz. Bu sebeple partilerin listeleri açıklandıkça dönüp sorduk, kaç adayınız kadın diye. Bu adayların kaçı birinci sıradan diye, gençlerin, genç kadınların önünü açıyor musunuz diye. Bu yüzden sormaya devam ediyoruz peki kadınlar için ne yapacaksınız diye? Ya her gün kadınlar öldürülürken, kadınlar için bir bakanlık kurulacak mı diye?
Bu sorulara kadınların yıllardır yükselttiği talepler doğrultusunda cevap verenler bu seçimin kazanını olacaktır. 16 yıl boyunca kadınların tek meziyetini annelik olarak görüp, Kadın Bakanlığı talebine bile tahammül edemeyenler değil.
Şimdi karşımıza geçmiş oy istiyorlar. Sormaz mıyız hangi yüzle diye?
Kadınları siyasetten uzak tutmak için, dolayısıyla hayatın içinden çekip almak için sergilenen bu yersiz dirence bir son vereceğiz. Daha evvel de söyledik, yine söylüyoruz: Seçeceğiz, seçileceğiz, belirleyeceğiz.
Bu yolda gerekirse soluk soluğa koşacak, eninde sonunda eşit günlere varacağız.