#ÜniversitemeDokunma, son 3 haftadır her ne kadar seçim gündeminin gerisinde kalsa da Türkiye’nin gündeminde. Birçok üniversitede öğrenciler harekete geçmiş durumda. Yıllardır “Bir şey yapmalı” diyen ama ne yapacağını bilemeyen, harekete geçemeyen Türkiye soluna bu sefer cevabı öğrenciler verdi. Miskin miskin oturma devri artık sona erdi.

 

Her şey, içerisinde İstanbul, Anadolu, Gazi, Sakarya gibi önemli üniversitelerin de bulunduğu, üniversitelerin bazı fakültelerini bölerek yerine 15 yeni üniversite kurulmasını planlayan yasa tasarısının gündeme gelmesiyle başladı. Buna göre, tarihi İstanbul Üniversitesi’nin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi dahil birçok fakültesi Silivri, Hasdal, Hadımköy gibi yerlere taşınacak ve bu fakültelerden yeni bir “İbn-i Sina Üniversitesi” kurulacak. Aynı şekilde Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi üniversiteler de farklı isimde yeni üniversitelere bölünecek.

İlk kıvılcım İstanbul Üniversitesi’nde başladı. Üniversitelerin bölünmesini istemeyen öğrenciler hızla bir araya gelerek harekete geçti. Fakültelerde forumlar yapıldı. Her gün Beyazıt Meydanı’nda binlerce öğrenci buluştu, bölünmeyi protesto etti. Türkiye belki de son yılların en büyük öğrenci hareketiyle karşı karşıya kaldı.

Söz hakkı üniversiteme dokunma diyen öğrencilerde

Eylemlerin başından beri sloganlaşan ve motto haline gelen bir söz var. “Üniversiteme Dokunma, Fakülteme Dokunma”. Her fakülteden öğrenciler bu sözün etrafında birleşerek yaratıldı bu hareket. Burada harekete geçen öğrenciler, farklı farklı siyasi eğilimlerden öğrenciler. Ancak tek bir amaç etrafında, iktidarın üniversite politikalarına karşı bir araya geldiler. Bir temsilci veya bir sözcü yok. Kararlar her gün fakültelerde toplanan fakülte forumlarında alınıyor ve karar mekanizması üniversitedeki tüm öğrencilere açık. Yine Türkiye solunun pek alışık olmadığı bir senaryoyla karşı karşıyayız.

Burada konuşan öğrenciler özel insanlar değildi, belki de daha önce hiçbir eyleme katılmamış sıradan insanlardı. Ancak fakültelerinin bölünmesini istemiyorlardı. Eğer büyük bir hareket planlıyorsak sıradan insanlarla birlikte ne yapacağımızı konuşmalıyız. Bu konuda da, eylemlerin nasıl yönetileceği elbette önemliydi.

Önder olmanın ne anlama geldiğini hala anlayamamış bir kafa yapısı ile kitle hareketleri yönetilemez. Önder olmak sıradan öğrencilere kendi fikirlerini uygulattırmaya çalışarak değil, öğrencilerin senin siyasal yöntemine, eylem planına ikna olmasıyla gerçekleşir. Sağcısının da solcusunun da bir arada olduğu, bağımsız öğrencilerin hareketin öznesi olduğu bir yapının içinde başka türlü var olunamaz. Eğer amacımız ortaya çıkan bu kıvılcımı büyütmek, bir öğrenci hareketinin yaratılmasına doğru ilerletmekse solcuların özel insanlar olduğu eski alışkanlıklarımızı artık konuşamayız demektir. AKP’ye vurulacak en büyük darbe de bu şekilde, her kesimin içerisinde olduğu bir öğrenci hareketinin yaratılmasıdır.

İktidara geri adım attırdı

Hikayemize geri dönecek olursak, bu süreçte bir öğrenci hareketinin AKP üzerinde yarattığı korkuyu da görmüş olduk. Eylemlerin başlamasının ardından daha bir hafta geçmedi ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan konuya açıklık getirmeye çalıştı. İstanbul Üniversitesi’nin çok kalabalık olmasını ve bu nedenle yönetilemez duruma gelmesini yasanın bahanesi olarak sundu. Tasarının esas amacının “üniversiteleri daha iyi yönetmek” olduğu hiçbir öğrenci tarafından tabi ki de mantıklı bulunmadı.

Fakültelerin Silivri’ye, Hasdal’a taşındığı taktirde birçok öğrenci yaşamını yeniden kurmak zorunda kalacak. İlk olarak okuduğu üniversite artık hayal ederek geldiği üniversite olmayacak. Kiraladığı ev, kurduğu hayatı tamamen İstanbul’un çok uzak yerlerine taşımak zorunda kalacak. Bu yasanın öğrenciler açısından birçok konuda problem yaratacağı açık. Peki AKP için yasanın önemi neydi? Tabi ki de rant. Özellikle Cerrahpaşa Tıp Fakültesi gibi tarihi bir bölgeyi iktidarın ranta açmak istediği açıkça ortada.

Tepkiler büyüdükçe, eylemler arttıkça iktidar tasarıda geri adımlar atmak zorunda kaldı. Önce üniversitenin adının değişmeyeceğini aynı kalacağını, sadece bazı fakültelerin taşınacağını söylediler. Ardından tasarıya eklenmiş birkaç fakülte tasarıdan çıkartıldı. Öğrencilerin her gün Beyazıt Meydanı’nda toplanması tasarının geçirilmesini zorlaştırıyordu. AKP tasarıyı yaklaşık 20 gün Meclis’te bekleterek, ertelemek zorunda kaldı. Tasarı eninde sonunda geçti ama geride AKP’yi titreten bir gençlik hareketi bıraktı. Yıllardır uyuyan büyük bir devi uyandırdı. Artık AKP için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hepimize gösterdi.

AKP’nin korkusu gençlik hareketi

Gençliğin AKP üzerinde yarattığı korkuyu gördüğümüzü söylemiştim. Öğrenci hareketlerinin başka siyasi protestolara benzemediği, iktidarı gerçekten yaralayan bir konumda olduğu açık. Gençliğin harekete geçmesi her türlü açıdan AKP’nin krize uğradığının göstergesidir. Nitekim, eylemlere yönelik suskunluk ve bir şey yapamama hali iktidarın ne denli zayıflatıldığının bir göstergesi. Normalde Emniyet’in yan yana gelinmesine dahi tahammül edemediği Beyazıt Meydanı’nda günlerce eylem yaptık, nöbet tuttuk. Bu eylemlere saldırmaya dahi cesaret edilemedi. Çünkü çok meşruyduk, haklıydık. Özellikle OHAL’den beri üniversitelerde kurulan baskıcı ortam, böylece kırılmış oldu. Hem üniversitelerin içerisinde, hem de dışarısında toplanan, forum yapan, şarkı söyleyen, slogan atan öğrencilere ne polis, ne de okul güvenliği tek kelime edebildi. İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin elinden alınmaya çalışılan bu gelenek ve Beyazıt Meydanı yeniden öğrencilerin eline geçti.

Oturma devri sona erdi

Evet yazının başlığında ve ilk bölümde de belirtmiştim. Yeniden söylüyorum. Bu sürecin en güzel sonuçlarından biri de solcuları harekete geçirmesi oldu. Oturduğu yerden politika yapma devri sona erdi. Öğrencilerin ayaklandığı, sürekli hareket içerisinde olduğu bu süreç solcuların da ayağa kalkmasına yol açtı. Sürekli panellerde, söyleşilerde ülkenin nasıl kurtarılması gerektiği ile ilgili uzun uzun konuşma yapanların, öğrencilerin bu hareketini görmeleri lazım. Artık oturduğu yerden konuşanlar değil, harekete geçen gençlik ön planda. Miskin miskin oturma devri sona erdi.