“...Buluğ çağına erişmiş olan kadının velisi olmaksızın kendisinin nikahlanabilmesi mümkün olmakla birlikte…”

“...buluğ çağının alt sınırı erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir…”

2018’in ilk günlerine, Diyanet’in internet sitesinde yer alan bu ifadelerle uyandık; birincisi nikahı, ikincisi ise buluğ çağını tanımlıyor. Söz konusu tanımlar ise Diyanet’in gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkarıyor: 9 yaşındaki kız çocuğu ve 12 yaşındaki erkek çocuğu evlenebilir(!)

Hayır efendim! 9 yaşındaki çocuk da 12 yaşındaki çocuk da evlenemez.

Tanımlar önce kamuoyuna yansıdı. Hemen ardından pek çok şehirde, başta kadınlar olmak üzere, tüm toplum sokaklardaydı ve gereken cevabı verdi. Diyanet ise “Bizce de evlilik yaşı 18’dir, yanlış anlaşıldık” demek zorunda kaldı. Diyanet’in geri adım atmak zorunda kalması toplumsal baskının bir sonucudur. Fakat Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun istismara uğramasına “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler ile aynı tarafta ve tutumda olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla tek bir açıklama ne Diyanet’i kurtarır ne de AKP hükümetinin çocuk istismarını meşrulaştıran politikalarının üstünü örter.

Bu açıklama, politikaların üzerini örtmediği gibi her geçen gün yeni bir istismar haberi duyuyoruz.

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde yalnızca 5 ayda 115 hamile çocuğun kaydının yapıldığı ortaya çıktı. Türkiye’nin metropolünde 5 ay içerisinde 115 çocuk istismara uğruyor, hastane olayın üzerini örtüyor. Durumu fark eden hastane personeli İclal Nergiz ise olay hakkında savcılığa şikayette bulunmasına rağmen sorumlulara değil, istismarı ortaya çıkaran İclal’e soruşturma açılıyor!

Yetkililerin harekete geçmek “zorunda kalması” ise yine kamuoyunun tepkileri sonucunda oldu. “Zorunda kaldılar” diyorum; çünkü olay gündeme geldiğinde Sağlık Bakanlığı, Aile Bakanlığı tek bir açıklama yapmadı, Vali Şahin ise 15 yaşın üstündeki doğumların yasaya uygun(!) olduğunu söyledi. Bakanlıklardan günler sonra gelen açıklamalar, valinin açık açık istismarı meşrulaştırması… Okları takip ettiğimizde karşılaştığımız tablo ise bize, çocuk istismarcılarının devlet eliyle aklatılmaya çalışıldığını anlatıyor.

Oysa çocuk istismarını meşrulaştırmak sandıkları kadar kolay değil! Kadınlar yıllardır kendileri ve çocuklar için sizin Orta Çağ zihniyetinize karşı mücadele ederken, üstelik büyük zaferler kazanmışken, istismarın önünü açmanıza izin verecek mi sandınız? Bu soruya verilecek tek bir cevap var: HAYIR

****
2017 yılı verileri ile bir senede 387 çocuğun istismara uğradığı açıklanmıştı. Verilerden bahsederken hep eklediğimiz bir nokta var: Bunlar yalnızca bilinen kısmı, ulaşabildiklerimiz. Küçükçekmece’de yaşanan istismar olayıyla bu buz dağının görünmeyen kısmında da korkunç verilerin yer aldığını bir kez daha gördük.

*****
Diyanet’in açıklamaları, AKP’nin kabarık sicili, devletin her kurumunun ortak olduğu kadın ve çocuk düşmanı politikalar… Tüm bunların hedefinde ortak bir nokta var: Laiklik.

Bir bakalım, hep bahsettiğimiz bu laiklik ne ifade ediyor?

Laiklik, kadınların toplumdan ayrıştırılmadan özgürce hayatın içinde olabilmesidir. Erkeğin mesajla boşanabileceği hakkında fetva verilen ama kadınların boşanmak istediği için öldürüldüğü bir ülkede, aynı zamanda boşanma hakkı demektir.  Çocuklara okullarda öğretildiği gibi “kadının erkeğe itaat etmesi gerektiği” ile uzaktan yakından alakası yoktur laikliğin. Diyarbakır’da öğrencisini istismar eden ve   “Şeriata gidelim, cezam ölüm olsa da razıyım” diyen öğretmen hakkında hiçbir soruşturma açılmaması da laiklik değildir. Bilakis bunlar, laikliğe yönelmiş en büyük saldırılardandır. Daha derinde ise, laikliğe saldırı, kadınların ve çocukların hayatlarına saldırı demektir.

Henüz başındayız 2018’in. Fakat ilk günden itibaren hedefinde kadınlar ve çocuklar olan gündemlerle boğuşuyoruz. Boğuşuyoruz boğuşmasına ama asla pes ettiğimiz, havlu attığımız sanılmasın. Aksine kadınlar, saldırıları her seferinde çok daha güçlü hamlelerle boşa çıkarıyor.

Nasıl İran’da kadınlar baskı rejimine karşı en önlerde yer aldılarsa; ABD’de Trump karşıtı gösterilerle sokakları doldurdularsa Türkiye’de de AKP iktidarının politikalarına karşı meydanlarda haklarını aramaya devam edecek. Biliyoruz ki; hayatımıza yönelik tehditler de çocuk istismarı da saymakla değil mücadele ile bitecek.