Norveç’te 8-17 Kasım tarihleri arasında düzenlenen ‘Trident Javelin’ adlı dijital NATO tatbikatı sırasında, Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Düşman Liderler’ olarak gösterildiği ortaya çıktı. Olayın ortaya çıkmasının hemen ardından, yani tatbikatın son günü, orada bulunan 40 Türk askeri, TSK talimatıyla tatbikattan geri çekildi.
Tatbikatın uzun süren hazırlık sürecinde ve bir haftalık tatbikat boyunca bu detayın hiç fark edilmemiş olması da hayli dikkat çekici. Anca tatbikatın son gününe gelince olay fark ediliyor.
Biz bu hadiseyi Erdoğan’dan, partisinin il başkanları toplantısında, “Norveç’te düşman tablosu diye bir tablo koymuşlar ve tabloya Atatürk’ün ve şahsımın ismini koymuşlar. Böyle müttefiklik olmaz olsun.” şeklinde duyduk.
Tabii hemen ardından NATO’dan ‘yeterli olmayan’ özürler, AKP cenahından ‘anti-emperyalist’ açıklamalar, kınamalar koptu gidiyor…
NATO ile Türkiye arasında S-400’lerin alınması ve Suriye konularında Rusya ile yakınlaşmasından dolayı zaten gerginlik varken bu kriz daha da derinleştirecektir.
ABD’nin S-400’lerle ilgili yaptığı açıklamada, ‘S-400’leri alırsanız NATO teknolojilerine erişimleriniz kısıtlanır’ açıklamasından hemen sonra, olayın ortaya çıkması da bunu kanıtı oldu. Zira bu anlaşmaların sonucunda ABD’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması iddiaları söz konusu.
Olayın ortaya çıkmasıyla AKP’den ‘anti-emperyalist’ açıklamalar ‘NATO üyeliğinin gözden geçirilmesine’ kadar vardı. Peki AKP gerçekten anti-emperyalist olabilir mi? NATO üyeliğinden ayrılmayı gözden geçirir mi?
Krizle birlikte her ne kadar söylemlerinde bir NATO karşıtlığı gözlemliyor olsak da ne anti-emperyalist olabilirler ne de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’nın ifade ettiği gibi ‘NATO üyeliğini gözden geçirirler.’ Batı ile çıkarları her ters düştüğünde bu tavrı takınmalarına alıştık artık. Lakin bir yandan S-400 anlaşmaları imzalayıp bir yandan anti-emperyalist tavır takınmaları bağdaştırılacak gibi değil. NATO’dan çıkmak ise o kadar kolay olmayacaktır. AKP bir yandan Ortadoğu’daki politikaları için Rusya ve İran ile mecburi bir ilişki kuruyor ama bir yandan da yılların ABD ve NATO’su var, dolayısıyla onların da bu ilişkiyi normal karşılaması beklenemez. Zaten her iki tarafın da Ortadoğu’daki yayılmacı politikaları için Türkiye’yi kullandıklarını biliyoruz. Dolayısıyla ABD ile ilişkilerin kopması söz konusu değil, öyle ki doların yükselişe geçmesi Merkez Bankası’nın müdahalesini gerektirdi, üstelik yeterli bile olmadı.
***
Son zamanlarda tek yaptıkları karşıdan nasıl bir hamle gelirse gelsin bunu kendilerine değil de Türkiye’ye yapılmış bir hareket olarak lanse etmeleri ve sürekli birlik beraberlik çağrıları yapmaları. Bu şekilde yeni bir ‘Yenikapı ruhu’ oluşturmak istiyorlar fakat o kadar kolay olmayacak.
Erdoğan, açıklamasında hedefte sadece kendisinin değil Atatürk’ün de olduğunu bastırarak yine büyük oyunu gördü ve bunun sadece kendisine değil ‘Türk milletine yapılan saldırı’ söylemini tekrarladı.
Atatürkçülük söylemleri böylesine artmışken, Atatürk’ün ve Erdoğan’ın aynı ‘hedef tahtasına konarak’ bir anlamda eşitlenmesi AKP’nin hali hazırda boğuştuğu sorunlardan istifade ‘bu sadece bize değil Türkiye’ye yapılmıştır.’ deyip faydalanacağı bir konu haline gelebilir mi? Elbette gelebilir. Bunu sonuna kadar kullanacaklarından şüphe yok. 29 Ekim’den beri yürütülen hummalı çalışmanın bir meyvesi diyemesek de ellerine geçen bu fırsatın üzerinden en azından şimdilik gidileceği açık.
NATO kriziyle birlikte AKP’nin daha da sıkıştığını söyleyebiliriz. Sıkışmışlığının çaresini Atatürkçülük söylemleriyle meşrulaştırmaya çalışmasının tek nedeni ise 2019 seçimleri. Hareket alanı kalmayan AKP’ye bir tane de biz vuracaksak önümüzdeki seçimlerle nasıl ilişki kuracağımızı düşünmeliyiz.