Son dönemde Güney Kürdistan’da yaşananlar bölge halkları için de kürt halkı içinde tarihi olaylardı. Yıllardır türlü yöntemlerle özgürlük mücadelesi veren bir halk ilk kez buna bu kadar yaklaştı. Sonu şu an için hüsran gibi görünüyor belki ama uzun vadede ne olur, göreceğiz.
Konu çok tartışmalı ilerledi. Herkes için hak olan kendi kaderini tayin hakkı, kürtlere gelince sümen altı edilmeye çalışıldı. Kürt halkının bağımsızlık talebi hiç yokmuş gibi davranıldı. Konu sadece Barzani’nin koltuk koruma sevdası denip durdu. Kesindi, tartışmaya açık değildi.İnsanlara sağcısı solcusu bunu anlattı, herkesi buna ikna etmeye çalıştılar. Belki öyleydi. Bu tahmin gözlemlerle, verilerle desteklenebilecek bir tahmin değil. Varsayım, o kadar. Bu varsayımı kesin hüküm gibi anlatmak kime ne kazandırır? Hele ki halkların ezilmesine karşı atılacak her adımdan memnuniyet duyması gereken biz solculara ne kazandırırdı, ne kazandırdı?
Asıl tartışmamız gereken konuyu bile isteye tartışmadık. Zor bir işi başardık. Olay tamamen kürt halkının iradesi iken biz halkın iradesini neredeyse ağzımıza almadan atlattık tüm referandum sürecini. Amerika dedik, Şiiler müdahale eder dedik, zamanı değil dedik. Ama dönüp de bu halk ne ister demedik hiç. Şükür ki Kürt halkı bizim sorularımızı beklemiyor adımlarını atmak için. Kendi iradesini çoktan ortaya koydu. Bizi ‘orada sadece iktidarını koruma derdinde bir kaç adam var’ halisünasyonundan kurtardılar. O iş öyle değil dediler.
İşin aslı biz zaten ‘o işin öyle olmadığının’ farkındaydık. Bağımsızlık Katalanlar için söz konusu olduğunda algımız nasıl açıktı ve nasıl iyi niyetliydik? Bir hastalıktır dediğimiz milliyetçiliğe mi yakalandık, dönüp soralım kendimize.Ne güzel ihtimaldir bir halkın özgürleşmesi. Hele ki ezilmişliğine bu kadar yakından tanıklık ettiğimiz bir halkın özgürleşme yolunda ilerlemesi.
Kendimizi kandırmayalım. Bu halka ne tür bir alerjimiz var, anlamaya çalışalım. ‘Bölgedeki hassas dengeleri’ gözetmemiz olamaz bu karşı duruşun sebebi. ‘Ortadoğu bataklığında’ çamura saplanmak üzere olanlara verilen dostane bir öğüt de olamaz. Zira bu sebepler birer kandırmacadır. Ortadoğu zor bir coğrafya, evet. Ama ne zaman kolay olacak dedik, kimin iddiası? Zor görünen kolaylaştırılır. Çok halk varsa, çok detay varsa da özlem bir tanedir. Tüm halklar özgürlük peşindedir zaten. Formulize edilebilir o zaman bu karmaşıklıklar. Ezilen halklar mücadele eder, sosyalistler de beraber. Türlü yöntemlerle.
Referanduma katılım oranı yüzde 73 idi. Bağımsızlık isteyenlerin oranları ise yüzde 92. Konu bu kadar netken nasıl bu halk yok gibi davranacağız? Böyle davranma lüksümüz yoktur, olamaz.
Adımız solcu ise ve iddiamız belli ise tartışmayı doğru eksene getirmeliyiz.
****
Doğru eksenden tartışmak adına bölgede yaşanan süreci genel olarak bir özetleyelim.
Türlü itirazlara rağmen bir referandum yapıldı. Kendi aralarında hem fikir olamadı kürtler, Goran Partisi karşı çıktı, PKK karşı çıktı. Belki zamanlama hatası olarak gördüler belki Barzani’yi samimiyetsiz bulup bu topa girmeye cesaret edemediler. Amerika, Batı ve sınır komşuları da güç dengeleri değişeceği için ve bu esnada hem belirleyici olamayacakları için hem de zaten bağımsız bir yapı istemedikleri karşı çıktı referanduma.
Referandum sonuncunun bağlayıcılığı ise en başından beri tartışmalıydı. Bir veri olarak da kalabilirdi. Barzani’nin elinde Bağdat Hükümeti’ne karşı bir koz olarak da durabilirdi. Sonucun nasıl kullanılacağını görmek için bir hak bile verilmedi. Bağdat tarafından saldırıldı Erbil’e.
Kürt halkı oyunu verirken bunu da hesaplamıştı elbette. İhtimalleri bilerek kararını verdi. Halkın iradesinin tanınmayıp topraklarına saldırılması karşısında biz demiştik demenin vakti değildir. İlla bir şey diyeceksek, halkların iradesine müdahale edilemez demeliyiz.
Tüm bunlar karşısında Barzani’nin istifa etmesi de alınan darbeleri daha da ağırlaştırdı. Referanduma karşı çıkanların argümanlarından biri böyle bir hamlenin istikrarsızlık getireceği idi. Bir açıdan, istikrarsızlığı ve kaosu elleriyle yaratıkları için haklı çıktılar. Şimdi bölgede müstafi bir kürt lideri, IŞİD ile mücadale esnasında elde ettiği prestiji ve toprakları kaybetmiş bir bölgesel yönetim, çabaları başarısızlıkla sonuçlanmış gibi görünen bir halk var.
*****
Bir de Araplar ve Türkmenler var.
Bağdat’ın operasyonları sonrasında çok mutlu olduğu iddia edilen araplar ve türkmenler. Çok korktukları söylendi referandum esnasında. Korkularını besleyen şu idi muhtemelen: Kürtler bağımsız olacak ve neredeyse her bağımsız devletin yaptığı gibi arapları, türkmenleri ya sürecek topraklarından ya da türlü eziyetlere maruz bırakacaklar. İddia o ki bu yüzden de deli gibi korktular olası bir bağımsızlıktan. Biz de her habere bu noktayı sıkıştırdık: Öcü kürtler karşısında donup kalan bölge halkları.
Korkmuş mudur bu halklar gerçekten? Olabilir. Bu çok olağandır. Tarihsel süreçte hep bunu görmüşler. Hep ezilen halklar olmuşlar. Kürtler niye yapmasın ki? İhtimal midir, ihtimaldir. Ancak özgürlük peşinde olan bir halkı, bulundukları her ülkede türlü şekillerde ezilen bir halkı neden potansiyel zalimler olarak gösterelim ve gösterilmesine izin verelim? Zulme uğramış bir halkın, yine zulme uğramış hep savaş alanlarında yaşamış kapı komşularına iyi davranacaklarını niye varsaymayalım? Niye saymadık? Bölgede özgürlük rüzgarlarının kapısını aralayacak, tüm ezilen halklar için bir umut kaynağı olacaktı belki.
Sırf referandum sürecinin aleyhine diye bu varsayımlardan kaçtık.
*****
Bağdat’ın askeri müdahalesinden kendi içlerindeki kürtlerin hareketlenmesinden korkan Türkiye ve İran memnun. Bir ihtimal, yeni bir karışıklıkla uğraşmak zorunda kalmayacak Suriye memnun. Başka bir ihtimal ki, sözleri dinlenmeyen ve bir başka biz demiştik deme meraklısı Amerika memnun.
Peki Kürt halkı?
Siyasi figürler değişecek şimdi, kimi öne çıkacak kiminin adı anılmayacak. Toprak sınırları zaten değişti, değişiyor. Son yılların tüm kazanımları elden gitti. Ne yapacaklar bu tablo karşısında?
Onların yapacağı bellidir. Direnen halklar direnmeye devam edecekler. Ama bilecekler ki sayıları az değildir, referandum her ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın siz yüzde 92’siniz dedi bu halka. Bu elbette bir özgüven verecektir. Bu özgüvenle Kürt halkı somut adımını attığı bağımsızlık yolunda yürümeye devam edecektir. İstesek de istemesek de.