AKP Genel Başkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla son noktayı koydu ve AKM'nin yıkılacağını açıkladı.

AKM neyi ifade ediyor?

AKP hükümetinin 9 yıldır kapalı tutarak çürümeye terk ettiği AKM kurulduğu dönemde Avrupa'nın birinci ve Dünya'nın ise ikinci en büyük opera binasıydı. İstanbul’un göbeği Taksim ile özdeşleşmiş bir yapı olan AKM aynı zamanda Atatürk adını taşımasının sonucu olarak Cumhuriyetin de simgelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Yeni Türkiye'nin yeni simgeleri

Erdoğan'ın AKM açıklamasının ardından Mimarlar Odası tepki göstermiş ve AKM'yi “Cumhuriyetin simgesel değerlerinden bir kültür varlığı” olarak tanımlamıştı. Erdoğan da tam olarak AKM'nin bu simgeselliğinin farkında. AKM'yi yıkmak ve onun yerine ‘yeni Türkiye’nin simgelerini kondurmak da bu projenin en önemli amaçlarından biri olmalı. Tarlabaşı'nı talan edip Taksim'i uluslararası otel zincirlerine peşkeş çeken, Menderes'i deviren 27 Mayıs 1960 darbecileri de Taksim Meydanı'nın AKM'ye bakan cephesine devasa bir süngü heykeli kondurarak iktidarın tek gerçek sahibi biziz diyorlardı. Bu heykel yine bir darbenin, 1980 darbesinin ardından kaldırıldı. Darbeciler bu kez iktidarlarını bir önceki iktidarın simgesini yok ederek sağlamlaştırıyorlardı.

AKP hükümeti bu stratejiyi bir adım ileriye taşıyarak hem bir simgeyi yok ediyor hem de yerine bir simge inşa ediyor. Yalnız AKP bu yok etme işlemini cuntacıların hiç cesaret edemediği şekilde Cumhuriyet'in kurucu simgelerine yönelik gerçekleştiriyor.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

Cumhuriyet’in kurucu değerlerine bu şekilde saldıran AKP bir yandan da Atatürk konusundaki çelişkili politikasıyla dikkat çekiyor. Kulislerde dolaşan iddialara göre AKP yüzde otuz ikilere varan kararsız oyları kendine çekmek adına Atatürk'e karşı söylemlerini değiştirmeye çalışıyor. 29 Ekim'de ve sonrasında Atatürk'ü coşkulu bir dille anması ve geçmişe yönelik diktatör vurgusunu bir yana bırakması da bu iddiaları destekler nitelikte.

Ancak AKP'nin Atatürk Kültür Merkezi'yle ilgili aldığı bu karar bu politikanın sahteliğini gözler önüne sürüyor. Örneğin Başbakan Yıldırım geçtiğimiz yıl yaptığı bir konuşmada AKM için “Atatürk adını taşıyor eyvallah ama...” ifadelerini kullandıktan sonra onun yerine ‘kimliği olan’ güzel bir bina yapacaklarını söylemişti. AKM’nin kimliği olmadığı doğru değil ama kimliğinin AKP’nin kimliği ile çatıştığı apaçık. Öyle görünüyor ki AKP Atatürk konusunda bir arpa boyu yol gidebilmiş değil.

Emekçilerin Taksim'inden sermayedarların Taksim'ine

Türkiye burjuvazisi Taksim’in emekçi sınıflar açısından öneminin uzun yıllardır farkında. Her 1 Mayıs’ta Taksim’in yasaklanması ve emekçilerin meşru taleplerinin görmezden gelinmesi de bu yüzden. Bu durumu tersine çevirmek isteyen ve daha önce Topçu Kışlası projesiyle Taksim’i işgale yeltenen AKP Gezi Direnişiyle aldığı yarayı kapatmak istiyor. Gezi'nin anısı her yerde karşısına çıkan AKP, OHAL’i fırsat bilerek bu mağlubiyeti nihai bir zafer olarak gösterme niyetinde. AKM’nin yıkılması ve ulusal veya uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesi Taksim’e cami projesiyle birlikte düşünüldüğünde AKP’nin Emekçilerin Taksim’ini kültürel bir kuşatma altına alma faaliyeti olarak da okunabilir.

Yıkım mı, restorasyon mu

Meselenin bir de kültürel boyutu var. Başbakan Yıldırım’ın AKM'ye bakışı şöyle: “Dört köşe cam giydirme bir bina...” İktidara geldiği günden bu yana inşaat-emlak odaklı bir ekonomik politika izleyen AKP kuşkusuz kültürel ögelere de bir inşaatçı gözüyle bakıyor. “Dört köşe cam giydirme” bir binayı yıkmak ve yerini sermayenin yeni projelerinde değerlendirmek de ancak böyle bir bakış açısının sonucu olabilir.

AKP ülkeyi devasa bir inşaat şirketi gibi yönetirken daha geçtiğimiz günlerde kendi deyimleriyle ‘ecdat yadigârı’ Sultanahmet Meydanı’nın imara açılmasının önünü açacak bir yasa yine kendi oylarıyla meclisten geçirildi. Yani aslında AKP için bir eser Osmanlı’nın da olsa eğer ranta açılamıyorsa pek bir değeri yok. AKP’nin yeniden inşayı restorasyona yeğlemesinin en büyük nedeni de bu.

Yeniden inşa bir inşaatçılık faaliyeti ama restorasyon çok daha farklı bir alana giriyor: kültür. Kültür konusundan Osmanlı’nın çok kötü bir kopyası olan AKP restorasyon kararı verdiği yerleri bile zorunlu bir yeniden inşa ile sonlandırıyor. Bursa’da bir külliyenin restorasyonu esnasında kamyonlar girip çıkabilsin diye tarihi duvarda açılan 6 metrekarelik delik aslında AKP’nin kültür politikasının trajik bir yansıması.