AKP’nin çöküşü gün gibi ortada. Kendileri istedikleri gibi değerlendirilebilir fakat bu ne ‘metal yorgunluğu’ ne de bir tür ‘yenilenme hareketi’dir. 7 Haziran’ın ve 16 Nisan referandumunun başarısızlığını, kendilerini ‘yenileyerek’ kapatabileceklerini sanıyor ama yanılıyorlar.

Erdoğan kurmaya çalıştığı tek adam rejimi için iyice gözünü kararttı. Öyle ki birlikte yola çıktığı arkadaşlarını bile “topluca” gözden çıkarttı. Kadir Topbaş, Melih Gökçek ve benzerleri gidince AKP üzerindeki yorgunluk gidecek, kendisi de yoluna devam edecek diye düşünüyor.

*** 

Sırayla istifa ettirilen belediye başkanlarının belli bazı ortak özellikleri var. 1 - Halkın parasını çalıp sorumlulukları altındaki yerleri rant alanına çevirmeleri. 2 - İstifa etmeleri hakkında verilen emirlere direnecek basiretlerinin olmaması 3 - Hepsi de, aslında tüm diğer parti kadroları gibi Erdoğan’ın en yakınında olmayı isteyen kişiler.

Bu istifalar silsilesi Edip Uğur’un gündeme oturan açıklaması gibi, hazin ve bir o kadar da önemli bir sahneye de vesile oldu. Ranta ve yetkiye duyacağı özlemle birlikte ağlayan eski Balıkesir Belediye Başkanı, yolsuzluğa bulaşmadığını, Cemaat’le ilişkili olmadığını fakat ailesinin tehdit ettiğini söyledi. Toplumumuz da AKP’nin kendi içinde dahi, suç örgütlerinin yöntemlerini kullanmaktan çekinmediğini bütün çıplaklığı ve samimiyetiyle görmüş oldu.

***

Melih Gökçek de dayatma altında olduğunu ifade etti. İstifa açıklamasını yaparken Erdoğan’ın aksine “Ben başarısız olduğum için değil, yorgun olduğum için de değil yalnızca ‘liderim Erdoğan’ istediği için istifa ediyorum.” dedi.

Peki Gökçek’i, 24 yıldır Ankara’nın kabusu olan Gökçek’i, Ankara’yı çok seviyorum diyen Gökçek’i Ankara’sından ayıran sadece metal yorgunluğu mu? üstelik kendisinin başarısız olduğuna inanmıyorken.

İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bu şehirlerin merkezlerinde bombalar patlarken, her gün onlarca işçi ve kadın öldürülürken istifa etmeyen kişiler neden bugün istifa ediyor? Bu istifa mekanizması şehrin merkezinde 100’ü aşkın kişiyi öldüren canlı bombalar gezerken neden çalışmıyordu?

İstifa sebebi bal gibi ortada. Halkın parasıyla bir kişiye sebepsiz yere armağan edilen o Saray’ın karanlık odalarında fısıldanan tehditler bunu mümkün kıldı.

Peki AKP’nin 2019’a hazırlanırken “Alın beğenmediğiniz başkanları değiştirdim şimdi benim seçtiğim ‘daha düzgün’ adaylara oy verin” demesi bir strateji midir?

Elbette hayır. Kimse ne Ankara’yı parsel parsel satanları, ne de Ethem’in vurulduğu yere ‘Polisimizle gurur duyuyoruz’ pankartını astıranları unutmayacak. Hepsinin hesabı da bir gün görülecektir elbet.

*** 

Peki bir kesimin yaptığı gibi ‘seçimle gelen seçimle gider’ söylemine Gökçek için de tutunmalı mıyız?

Buna da hayır. Aynı kesim seçilmiş belediye başkanları, seçilmiş eş başkanlar tutuklanırken bunun altına imzasını atıp halk düşmanı belediye başkanları için ‘seçimle gitsin’ diyorlar. Bizim Gökçek için üzülecek halimiz hiç olmayacak. Hırsızlar için demokrasi neferi olunmaz. Gökçeklerin peşini de bırakmayacağız.

O ve onun gibiler bu ülkede seçimle gelenlerin talimatla, şantajla, tehditle gitmesi düzeninin yerleşmesi için ellerinden geleni yaptılar. Ayrıca 2014’teki yerel seçimlerin, Ankara polisinin de katılımıyla, bir hayli “olaylı” geçtiğini de hatırlamak lazım. Seçimle gelen seçimle gitsin tabii, bunu söylemek güzeldir hoştur. Fakat son referandumla da apaçık gördük ki seçimlerin hakkaniyeti de tartışmalı olabiliyormuş.

Adeta “lafla” peynir gemisi yürütürcesine, tek bir “rica” ile vurguncu belediye başkanlarına istifa ettirilebiliyorsa sorgulamak gereken meseleler çok daha derin. Bütünlüklü düşündüğümüzde, gerekli sloganın “erken yerel seçim!” olmadığını görüyoruz. Saray rejimi belediye başkanlarının istifa etmemeleri halinde “gereğinin yapılacağı”nı söylüyor.

Eğer bir hedefimiz, talebimiz olacaksa bu “gereğinin” neden diğer seçilmişlere yapıldığı gibi AKP’li belediyelerde yapılamadığını ortaya çıkarmak olmalı. Kimlerin yolsuzluğa bulaştığını, kimlerin hangi karanlık yapılarla bir arada yürüdüğünü, kimlerin halkın sırtından geçindiğini, kimlerin gerçekten seçildiğini, kimlerin suçsuz yere yargılanıp alıkonulduğunu ve kimlerin kirli işlerinin “istifa ettirme” yoluyla örtbas edildiğini topluma teşhir etmeye çabalamalıyız.

Gökçekler bilsin ki ne istifalarla ne de yenilenme hareketleriyle halktan çaldıkları unutulmayacak. Hepsi birlikte çaldı, çırptı ve hepsi birlikte yargılanacak.

Görülmemiş yığınla hesap var. O yüzden “veda” için henüz erken.  

***

Bu sadece bazı şehirleri yönetememe sorunu değildir. Bu AKP’nin tüm ülkeyi yönetememesinin sorunudur. Dolayısıyla sadece belediye başkanlarını istifaya zorlayarak, istifa ettirerek içinden çıkılabilecek iş değildir.

AKP’nin 2019’a giderken yaptığı bu ‘temizliğe’ karşı biz ne diyoruz peki?

Genel olarak söylemler “AKP’den biri gider öbürü gelir, bunların hepsi aynı zihniyetin ürünüdür” gibi olsa da AKP içindeki bu çürümeyi görmemek akıl karı değil doğrusu.

Bize düşen görev net: Saray rejimini geriletecek, daha önce yaptığımız gibi sendeletecek her mücadele alanında, geniş zeminlerde birleşmektir. Çünkü o da bizim kadar iyi biliyor ki bir kez daha başarırsak ayağa kalkma şansı yok.