Daha meclisin açıldığı ilk gün, kadınların hayatını hedef alan yasaları konuşmaya başladılar. Müftülük yasası bitti, şimdi de boşanmaların artmasını dert edinmiş, engellemeye çalışıyorlar. Dert edinmek gereken şey boşanmaların artması mıdır? 2017 yılının ilk 9 ayında 299 kadın öldürüldü. Üstelik birçoğu da boşanmak istediği için öldürüldü.
Boşanmalarda getirilmek istenen “arabuluculuk” sistemi, toplumun sorunlarını çözecekmiş gibi yansıtılıyor. Getirilmek istenen sistemde, boşanmak isteyen kişiler mahkemeye gitmeden önce “arabulucu”ya yönlendirilecek. Ancak burada üzeri kapatılmak istenen bir gerçek var. Sorun kadınların boşanıyor olması değil, boşanamaması. Boşanmak istediği kocası veya boşandığı kocası, ayrılmak istediği sevgilisi veya reddettiği kişi tarafından her gün kadınlar öldürülüyor. Hiçbir kadın boşanma kararını bir çırpıda almıyor. Etrafındaki herkes; ailesi, komşusu, amcası, teyzesi zaten “arabuluculuk” yapıyor. Kadın her defasında bir kez daha bir kez daha deniyor, şiddete defalarca kez maruz kalıyor. Türkiye’de boşanmaya karar vermek kadınlar için zaten çok zor. Kendi hayatında tüm engelleri aşan kadın, bir kez de polisten geri çevriliyor, “bir kez daha dene” denilerek. Arzu Boztaş boşanmak istemesinin bedelini pompalı tüfekle vurulup kollarını, bacaklarını kaybederek ödüyor. “En güvenli” denebilecek yer olan sığınma evinde kalan Naime Kaçakoğlu, Aile Bakanlığı İl Müdürlüğü önünde boşanmak istediği kocası tarafından öldürülüyor.
Kadına Yönelik Şiddette Arabuluculuk Suçtur
Kadınların mücadelesi sayesinde oluşan yasalar ve uluslararası sözleşmelerde arabuluculuğun engellenmesine yönelik maddeler yer alıyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin İstanbul Sözleşmesinin 48. Maddesi, arabuluculuk ve uzlaştırmanın yasaklanmasına dair tedbir alınmasını söylüyor. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda “aile içi şiddet” iddiası içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa uygun olmadığı sonucuna varılarak, eşitlik ilkesine aykırı olduğu söyleniyor. Yani, bir kişinin diğeri üzerinde baskı oluşturma ihtimali var ise, arabuluculuk uygulanamaz. Bizde yaşanan ise, baskı oluşturma “ihtimali” bile değil, apaçık bir gerçek. Kadına yönelik şiddet durdurulmak isteniyorsa, bırakın boşanmalarda arabuluculuğun getirilmesini, arabuluculuğun yasaklaması için önlemler alınmalıdır. Altına imza attığımız sözleşmeler ve yasalarımız arabuluculuğu yasaklamaya yöneliktir. Suçtur suç.
Kadın Cinayetleri İçin Yasa Çıkarmak 2 Saatinizi Alır
Helin Palandöken öldürüldükten sonra Binali Yıldırım ailesini ziyarete gitti. Televizyonlar Başbakan’ın gözyaşlarını gösterdi ama Helin’in babasının sözlerini sansürledi. “Kadın cinayetleri için yasa çıkartın. Bu sizin iki saatinizi alır” dedi Helin’in babası. Oysa kadın cinayetlerini durdurmak için değil, boşanmaları engellemek için yasa çıkarmak istiyorlar. Boşanma oranlarının artmasından rahatsızlık duydukları için arabuluculuk getirmek istiyorlar ama kadın cinayetlerinin artmasından rahatsız olmuyorlar. Helin’in babasının dediği gibi, toplumun sorunlarını çözmek isteseler bunun için yasa çıkarmak iki saatlerini alırdı. Adalet Bakanı Gül: “Mahkemelere gitmek yerine arabuluculuk kurumuna gidilerek aile mahremiyetini korumuş oluruz.” diyor. Şiddetin mahremiyeti olmaz. Aile içinde yaşanılan her şiddet, yargıya taşınmak zorundadır. Bu bizim kazanılmış hakkımız.
Şiddet Geleneğini Sürdürmek İstiyorlar
Bu zamana kadar kadını eve hapseden ve kendi hayatına dair kararları kendisi almasını engelleyen “gelenek”lere sahip çıkıyorlar. Kadınlar, bu gelenekleri kabul etmeyip, modern haklarına sahip çıkmaları sayesinde artık boşanabiliyor. Kadınlar şiddete boyun eğmedikleri için, katlanmak zorunda olmadıkları için boşanma haklarına da sahip çıkıyor. Rahatsızlık bu yüzden. Kadınlar şiddete uğrarsa uğrasın, ama yine de gelenekler bozulmasın istiyorlar. Yaptıkları her yasa için “fiili durumu yasalaştırdık, gelenekleri yasa haline getirdik” dediler. Kadınlar bu şiddet geleneğini bozmanın bedelini hayatıyla ödüyor. Kazanılmış haklarımızı geriye götüren yasa teklifleri, bırakın yasalaşmasını, her tartışmaya açıldığında bile, bir erkek tekrar tekrar cesaret buluyor.
Kazandığımız Haklarımızı Geri Vermeyiz
Türkiye’de ve Dünya’da büyümekte olan kadın düşmanlığının farkındayız. Ancak kazandığımız haklarımızı neden geri verelim? Dişlerimizle tırnaklarımızla, hayatlarımızla, ödediğimiz bedellerle kazandığımız haklarımızı öyle kolay geri alamazlar. Boşanmak istedikleri için öldürülen kadınların haberlerini televizyonda izlemesine rağmen, kendi boşanma dilekçesini mahkemeye vermekten vazgeçmeyen kadınlar var. Yaşadığımız tüm deneyimler kadınların erkeklerle eşit bir şekilde yaşamak için mücadele ettiğini gösteriyor. Kadınlar ölüm tehdidi olmadan boşanabilmek, koruma talep ettiğinde devlete güvenmek istiyor. Modern haklarına, boşanma hakkına hayatları pahasına sahip çıkan kadınlar arabuluculuğa izin vermez.