Son zamanlarda ülkenin gündemini en çok meşgul eden konular arasında eğitim yer alıyor. Eğitimde bir çok değişiklik söz konusu. Bu değişiklikler neleri barındırıyor diye sorsak gericiliği, cinsiyetçiliği, eşitsizliği ve tedirginliği  diyebiliriz. Zira değişiklikler ne üzerine olursa olsun işin aslı bunlar. Kız çocuklarına kocaya itaati anlatan, evrimin e’sinin anılmadığı  bilimden, modern dünyadan uzak bir müfredatla çıktılar karşımıza. Çok hızlılar çünkü. Bugün hiç de gündemimizde olmayan TEOG’u konuşuyoruz.

Erdoğan bir gece çıktı ve dedi ki, TEOG’u doğru bulmuyorum. Erdoğan’ın sözünü emir sayan Milli eğitim bakanı ise hemen görevini yerine getirdi; TEOG’u kaldıracağız açıklamasında bulundu. Tüm bu süreç bir haftayı bulmadı. Şu an TEOG yok. Yerine ne geldi, belli değil.

AKP, hem müfredat değişikliği hem de TEOG’un kaldırılması gündemlerinin toplumda yarattığı rahatsızlığın farkında. Erdoğan’ın “eğitim meselesi ülkemizin en ciddi sıkıntısı” açıklaması da bu yüzden. Toplumun, eğitimin çürümesine olan itirazını hep birlikte yükseltebileceği kanallar açmak zorundayız.

*
Çocuklar, veliler ve eğitimciler başta olmak üzere herkes neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Peki TEOG’u kaldıranlar neler olduğuna dair nasıl bir açıklama getirdi? ‘Çocuklar, veliler tedirgin. Stresli. Aileler zorda kalıyor’ dediler.  Ancak konu hiç de öyle değil, ne olacağına dair fikirleri olmayan veliler ve öğrenciler çok daha tedirgin. Açıklamaya kimse ikna değil.

İşin özü ise belli.

Erdoğan sadece siyasi iktidarı değil, kültürel iktidarı da elde etmek istediğini mayıs ayında ‘Biz 14 yıldır kesintisiz iktidarız. Ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var’ sözleri ile dile getirmişti. Bugün kültürel iktidarlarını inşa etmek için seçtikleri yolun eğitim olduğunu görüyoruz. TEOG’un kaldırmaktan maksatları -dindar nesil yetiştirmek üzere- gençleri ve çocukları İmam Hatip Liseleri’ne göndermek.

*
Merkezi sınavları ne kadar eleştiriyor da olsak, bu yolla çocukların Anadolu liselerine, Fen liselerine gitmesinin önü öyle ya da böyle açıktı. Evet, çocuklar aynı eğitimi almıyor. Değil dershaneye gidip özel ders almak, pek çok çocuğun okulunda yeterli öğretmen dahi yok. Yine de türlü zorlukların içerisinden nispeten iyi liselere giden çocuklar olabiliyor merkezi sınavlarla. Başarıları, çocuklar için bir şans olabiliyor. Çocuklar başarıları doğrultusunda okul seçtiklerinde ise İmam Hatip liselerine giden öğrenciler en başarısız öğrenciler oluyor. Öte yandan 4+4+4’ten sonra hayatımıza giren imam hatip ortaokullarının da TEOG sonuçlarında diğer kurumlarda eğitim alan çocuklara göre çok daha başarısız olduğu geçen yıl tecrübe edilmiş oldu. İmam hatip liseleri çocukları üniversiteye, imam hatip ortaokulları ise çocukları nitelikli liselere yerleştiremeyince AKP’ye oy veren aileler bile İmam Hatipleri tercih etmiyor. Çünkü herkes çocuğunun iyi eğitim almasını ister.

AKP işini başkalarının tercihlerine bırakmak istemiyor. Herkes İmam hatipli olsun diye her şeyi yapıyor.

Öyleyse biz de herkes laik, eşit eğitim alabilsin diye her şeyi yapmalıyız.

Öncelikle merkezi sınavları savunmalıyız. Yıllardan beri eleştirdiğimiz TEOG’dan yana olmalıyız. AKP’nin TEOG’u kaldırmaktaki amacı belli. Sınav stresi ve diğer gerekçeleri hikayeden ibaret. 15 yıldır elde edemedikleri kültürel iktidarı eğitim yoluyla gericileştirmek istiyorlar. Merkezi sınavlarda asgari bir eşitlik söz konusudur. Bütün çocuklara aynı sorular sorulur. Aynı süre verilir. Aynı sistemle puanları hesaplanır. Liselere giriş kriterleri bütün çocuklar için aynıdır.

Oysa merkezi sınavın kaldırılmasıyla, torpilin önü açılacak. Bu torpil sisteminde, TEOG için söz ettiğimiz asgari eşitliğin e’sinden bile söz edemez hale gelinir. Sadece onların çocukları iyi liselerde eğitim görebilir. Kriterler, çocukların sınav kağıdı üzerinde doldurduğu yuvarlaklara göre değil, paraya ve güç ilişkilerine göre belirlenir hale gelir.

Bu yüzden TEOG’un kaldırılmasıyla ilgili kafa karışıklığına gerek yok. AKP’nin kazdığı çukura biz atlamayalım. Torpil sistemine göre TEOG elbette daha iyi bir seçenektir.

Şu an oluşmuş belirsizliğin iyice altını çizmeliyiz. Çocuklar neye göre girecek liselere? Kimin hangi liseye gideceğini kim belirleyecek? Artık çocukların eğitim almasının yolu AKP’li tanıdıklardan mı geçecek?

*
Bunların henüz hiçbirinin net bir cevabı yokken sorulara, üniversite sınavına dair sorular da eklememiz gerek. Bir değişiklik de orada yapıldı. Artık gençler çok oturumlu YGS-LYS sınavları ile üniversiteye girmeyecek. Yeni sınav tek günde ‘olacak bitecek’.

Ama ne zaman, nasıl, konu ayrımları neye göre yapılacak, gençler bu yıla hangi motivasyonla başlayacak?

*
Müfredattaki değişiklikler, sınav sistemindeki değişiklikler, üniversitelerin niteliklerinin değişmesi…. Telaşlarını ve çabalarını görelim. Anaokulundan akademiye dek her alana nüfuz etmek istiyorlar. İzin vermeyelim. Hepimiz için Laik Eğitim Meclisleri bu konuda bir araç. Üstelik onların elde etmek istedikleri kültürel iktidarın tam tersi nitelikte bir araç. Meclis’te öncelik, herkesin fikrini söylemesi, özne olması üzerine. Biat etmesi üzerine değil.

Bir araya gelip bu ne idüğü belirsiz değişiklilere karşı koymamız kadar, nasıl karşı koyacak olduğumuz da önemli. Meclisler’de ise bu karşı koyuş en doğru yoluyla inşa edilebilir. Ve çok acil edilmelidir.