Futbol sadece futbol değildir. Fatih Terim gündemiyle bunu bir kez daha hatırladık. Bir restoranda magandalık, pişkin bir açıklama, tehditvari yazışmalar ve nihayet istifa. O da Federasyon’a göre istifa, Terim’e göre görevden alma... Ama sonuçta bir değeri var: Tam 3,5 milyon Euro... Tabii, Terim’in itibarı söz konusu. Kovulma değil, istifa olarak dile getirmek lazım. Zaten Alaçatı’daki kavgadan sonra hemen açıklama yapmamasını da “15-16 Temmuz gündemine gölge düşürmemek” olarak açıklamıştı. Böylece tüm ödülleri topladı. Sonuç şu: Terim’in itibarını koruyalım, cebimizden de çok para çıkmasın.

Üzüm üzüme baka baka kararır. 14 yıldır iktidarda olanlar, 14 yıl boyunca nasıl kendileri için yolsuzluğun önünü açtılarsa, birbirlerine ihale pasladılarsa, sahte yargılamalar yaşandıysa; Fatih Terim’in gidişi de o kadar sahte. Haysiyetsizlik, hukuksuzluk, lümpenlik sadece iktidarda vücut bulmuyor; virüs gibi yayılıyor. Dün Arda Turan’ın istifasına yansıyor, bugün de Terim’de can buluyor.

Hikaye şöyle gelişiyor. Yönetim, Alaçatı kavgası sonrası baskılardan rahatsız oluyor. Terim de dünkü çocuk değil, hemen görevi bırakmıyor. Masaya oturuyor, 3,5 milyon euroyu cebine atıyor. Al takke ver külah. Söz konusu itibar mı? Milyar dolarlık kasamızdan bir miktar çıksın, konu kapansın. Bir kaç sene sonra unutulur gider. Yine alırız takımın başına. Hesap bu. Daha önce Fiorentina’dan, Milan’dan, Galatasaray’dan da kovulmuştu. Nasıl geri döndüyse yine döner.

‘Spor etiği’ zırvasıyla yazılan mektuplar

Gelelim madalyonun diğer yüzüne. AKP iktidarının yaptığı haksızlıklar ortada: Bana yakın dur, hakların fazlasıyla senin. Fatih Terim’in gittiği cumhurbaşkanlığı yemekleri, 15 Temmuz açıklaması boşuna değil. Terim’in etrafında dolanan – ve hatta eleştiren - federasyon başkanlarının, eski milli takım kalecisi Rüştü Reçber’in de Fatih Terim’den aşağı kalır yanı yok.  Birbirine girip pay alma peşindeler. Spor etiğinden bahsedip, birbirlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şikayet eden o leş mektupları görüyoruz. Yaptıkları hesaplara göre herkes kendi payına alacağını alacak, bütün tartışmalar bir kenarda kalacak.

Havada milyonlarca euro uçuşuyor. ‘Milli gururumuz’ diyerek cebindeki üç kuruş parayı futbola verenlerden toplanan paralar bunlar. Bir günde, bir kişinin magandalığı için harcanıveriyor. Sonra da ortalıkta spor etiğiyle ilgili naralar atılıyor. Peki bu hesaplar havada mı kalıyor? Hayır. Hemen şu sorular akıllarda dolaşıyor: Terim ne kadar süre milli takımda çalışmış ki, bu kadar tazminatı hak etmiş? Madem bu kadar tazminatı hak görüyorlar, işçilerin mücadele vererek kazandığı kıdem tazminatı hakkının ellerinden alınması için aylardır neden türlü türlü planlar izliyoruz? Bunlar ayan beyan ortada. Açlık sınırının asgari ücretten fazla olduğu bir ülkede kim bu kadar paranın bir kişiye devredilmesini hak olarak görebilir?

İktidarın tohumları, federasyonlarda yeşeriyor

Ülkemizde en çok ilgi gören spor futbol. Sokağa çıksanız 10 kişiden 9’u hangi takımın ne kadar büyük bir taraftarı olduğunu anlatır size. Fatih Terim, Aziz Yıldırım, Rüştü Reçber gibi isimler de ‘milli gururumuz’ diyerek milyonların alınterini ceplerine dolduran mafyatik tipler işte. 3,5 milyon Euro okyanusta bir damla sadece. Trilyonlarca lira dolaşıyor bu sektörde. Ama neyse ki bu tip spesifik durumları gözler görüyor. Nasıl Cumhuriyet Davası’nda, başka ülkelerle yaşanan krizlerde, milletvekillerinin tutuklanmasında uygulanan tüm haysiyetsizlikler ortaya çıkıyorsa, futbolda da ortaya çıkıyor.