Artık mağdur değil, birer direnişçiyiz
Bir seneyi aşan süredir devam eden OHAL ve kendinden olmayana yönelik tüm saldırılara rağmen binlerce kadın birleşti ve tek ses oldu. Bu rastlantısal ve gelişigüzel değil; gerekçesi gayet gözle görülür, gerçek bir ‘yeter’ deyiştir. Ne zaman ne giydiği, nereye gittiği bahane edilerek hemen her gün saldırıya uğrayan kadınlar ‘kıyafetime karışma’ diyerek hedefi orta yerinden vurdu. İşler tersine döndü. Kadıköy’de yürüyen o dev kalabalık, kadınların artık ‘mağdur’ değil, direnen özneler olduğunun göstergesidir. Kıyafetlere karışanların işi de bu yürüyüşten sonra hiç kolay değil.
Baskı ve direniş doğru orantılıdır
Kadınlar açısından, uygulanan baskıyla, kadınların direnişinin aynı oranda arttığı bir süreçten geçiyoruz. Kadınlar; kıyafeti, kahkahası, sigara içişi gibi birçok bahaneyle baskı, zorbalık hatta can kaybı tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor ancak sessiz kalmıyor. Bunu en belirgin olarak Kıyafetime Karışma Yürüyüşü’nde gördük. Giyim tarzları birbirinden farklı ancak kıyafetlerine karışılmasını ortak dert edinmiş binlerce kadın Kadıköy’de sel oldu aktı. Tarihsel kazanımlarımızın gasp edilmeye çalışıldığı mevcut durumda zaten neden akmasın? Umut verici olan, şort giymenin bir tekme atma gerekçesi olarak kabul edilebildiği bir dönemde bile bu denli büyük bir eylemi kadınların gerçekleştirebilmiş olmasıdır.
Kıyafetle kutuplaştıramadınız, nikahla da kutuplaştıramayacaksınız
Kadınları kıyafetleri üzerinden ayrıştıramadılar. Pembe vagon ve diğer bütün hamlelerinde olduğu gibi amaçları buydu, ancak bu yürüyüşle bütün planları alt üst oldu. Şimdi müftülüklere nikah memuru yetkisi verilmesini gündeme getirdiler. Ancak kadınlar toplumda travma yaratan tecavüz önergesini, o utanç belgesini nasıl yırtıp çöpe attıysa, aynısını bu tasarı için de yapacaktır. Bu çok yönlü bir anayasa ihlalidir. Müftülükler dini makamlardır. Evlendirme memuru olarak resmi nikah yetkisinin din adamlarına verilmesi laiklikten ve medeni kanundan vazgeçiştir. Zaten buradaki temel sorun, herhangi bir kamu hizmetinin tek bir inanca göre düzenlenmesidir. Kadınlar arasında kutuplaşma yaratmaya çalışmadıkları bir nikah mevzusu kalmıştı, şimdi sıra ona geldi. Nitekim, düşündükleri kadar kolay değil. Direnen kadınlar meydanlarda.
Şimdi ‘nasıl giyineceğimize karışanlar’ düşünsün
Bu yürüyüşle birlikte artık daha özgüvenliyiz. Halk otobüsünde şort giydiği bahanesiyle darp edilen Ayşegül Terzilerin ‘Bacaklarım açık değildi’ diye savunma yapmak zorunda kaldığı devir geride kalacak. Akıllarda kalacak olan kare, kıyafetime karışma diyen binlerce kadın olacaktır.
Yürüyüşün etkileri, yürüyüşün hemen ertesinde kendini gösterdi. Eylemden sadece birkaç saat sonra Çağla Köse “Açık giyiniyorsun” denilerek güvenlik görevlilerince Maçka Parkı’ndan dışarı çıkarılmaya çalışıldı. Aslında genel ülke meseleleri içinde kendine fazla da yer bulamayacak bu saldırı, kaçınılmaz olarak gündemin üst sıralarında yer edindi. Bundan sonra da kadınlara yönelik bu tür saldırılara, toplumun cevap verecek olması kaçınılmazdır.
Ağustos sıcağına, onca baskıya ve iktidara rağmen binlerce kadının bir araya gelişi genel siyasal atmosferden bağımsız değil. Bu ülkede bayram gününde bile her kesimden insanın birleşip kilometrelerce yol yürüdüğü bir adalet yürüyüşü gerçekleşti. Adalet gibi toplumun kalbi olan bir gündem etrafında kapsayıcı bir siyaset üretmenin neleri değiştirebileceğini hep birlikte yaşayarak kavradık. Bu yürüyüş bir kere yapıldı, temelindeki siyasal fikrin gücü kanıtlandı. Şimdi bu bilinçten geri dönüş çok zor. Nitekim içinde olduğumuz durum da bunu kanıtlıyor. İşte kadınların başarısının temelinde bu fikir var. Giyim tarzına ve yaşam tarzına müdahale edilmesi, bütün kadınların ortak sorunu. Ülkedeki adaletsizliklere karşı milyonlar, ‘adalet’ gibi yalın ve somut bir mücadelenin çatısı altında birleşti. Kadınlar da kıyafetlerine ve yaşamlarına müdahale edilmesine karşı net bir slogan etrafında kenetlendi. ‘Adalet’ mücadelesi nasıl rejime karşı direnenlerin yoluna ışık tutuyorsa, kadınların ‘kıyafetime karışma’ yürüyüşünde birleşen mücadelesi de kadınlar için yeni kazanımların yolunu açacaktır.
Kadınlar karşılarındaki tehlikenin bilincinde. Artık biliyorlar ki bu sorunlar sadece kendilerine benzeyen kadınlarla bir araya gelmelerle, buluşmalarla, terapi seanslarıyla çözülemez. Kadınlar bu yürüyüşle, gericiliğe karşı bundan sonra yürütülmesi gereken mücadele hattını çizmiş oldular. Mücadele ancak her tür toplumsal tabandan kadının ortak meseleler etrafında bir araya gelip meydanları doldurmasıyla karşılık bulacaktır.