Referanduma doğru giderken, işçi sınıfının durumunu mevcut iktidar dönemi içerisinde incelemek için bilançoya bakalım:
- Sendikalaşma verilerine baktığımızda 2013 yılı sendikalaşma oranı %57,9 iken 2016 yılı itibariyle bu oran %11.5 e gerilemiştir.
-Tek amacı işçi kiralamak olan özel istihdam bürolarının kurulmasını neden oldular. İşçinin; patron ve özel istihdam bürosu arasında kalmasına yol açtılar.
- Greve çıkan sendikalara karşı, Bakanlar Kurulu ‘milli güvenliği’ gerekçe göstererek sermayeyi güvenli bölgeye aldılar, işçileri güvencesiz çalışmaya mahkum ettiler.
- Kıdem farkı kaldırıldı. 10 yıllık işçi ile 1 yıllık işçinin aldığı ücret arasında bir fark kalmadı.
- 7 Haziran seçimlerinde taşeron işçilere verilen kadro sözü, Hükümet tarafından yerine getirilmedi.
Sosyal haklarını kaybeden toplum, referandumla getirilmek istenen otoriter düzenin belirsizliği arttıracağını ve bununla birlikte yaşam alanına daha kolay el konulabileceğini düşünüyor. Etnik ve mezhepsel ayrımcılığın derinleşmesi, kendisinin daha fazla güvencesiz ve yoksul kalacağı endişesini taşıyor. İşçilerin ortak noktası ise geçim derdi çekmeleri.
İşçiler, her şeyin patronlardan yana olduğu ve asgari ücretle geçinmenin imkansızlığı konusunda hem fikirler. Ayrıca evet çıkarsa asgari ücrette bir değişim olacağını da kimse düşünmüyor. Ana akım medyada anlatılan dünya ile asgari ücretle geçinen işçinin dünyası aynı değil. Mercimeğin kilosunun 9 TL olduğu durumda kalkındığımız söylenirken, ücretlere yapılan zam %4’ü geçmiyor. Açlığın ve yoksulluğun istikrarına karşı işçi sınıfı hayır diyecek.
*Yarın Dergisi'nin 1. sayısında yayınlanmıştır.