Yaklaşık 150 gazeteci tutuklandı, 170 basın yayın kuruluşu kapatıldı. Akademisyenler hapishanelerde tutsak. 3000’den fazla hakim ve savcı hükümet tarafından ihraç edildi, ve binlerce devlet memuru görevden atıldı. Akıllı telefon kullanıcıları şifreli bir uygulama kullandıkları gerekçesiyle tutuklanıyor.
Burası Türkiye. Yaklaşık on yıl önce model bir Müslüman demokrasisi gözüyle bakılan Türkiye şu an Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimi altında, dünyanın en baskıcı rejimlerinden birine sahip.
15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra, Erdoğan darbe girişiminin arkasında Pensilvanya’da (ABD) yaşayan Fetullah Gülen’in olduğunu söyleyerek binlerce insanı devleti yıkma ve terör örgütlerine üyelikle suçladı ve ardından ihraç dalgalarını başlattı. Dışişleri bakanlığının 2016 insan hakları raporunda belirtilene göre, birçok kişi ‘yetersiz suçlamalar ve delillerle’ tutuklandı. Bu ihraçlar Türkiye, Erdoğan’a yeni güçlerin verilip verilmeyeceğinin oylanacağı Nisan Referandumuna yaklaştıkça, daha da hızlanıyor. Bu süre içerisinde, birçok eğitimli bürokrat, akademisyen, ve işadamı can havliyse Türkiye’den Yunanistan ya da Gürcistan’a kaçmaya çabalıyor.
Son dönemlerde, Alman Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel “terör örgütü propagandası yapmak, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” suçlamasıyla tutuklandı. Belki de gerçek suçu, Erdoğan’ın damadı olan Enerji Bakanı’nın özel maillerinin hacklenmesinin ardından bu olayla ilgili köşe yazıları yazmasıydı. Almanya Şansölyesi Angela Merkel, bu tutuklamayı “üzücü ve hayal kırıklığına uğratıcı” diyerek kınadı. Erdoğan ise bunların hepsini duymazdan gelerek, gazeteci Deniz Yücel’i “Alman ajanı ve terörist” ilan etti.
Erdoğan’ın referandumda güç artışının peşinde olması, Türkiyeli bakanların Almanya’da ve Hollanda’da göçmen Türklere seslenmelerinin engellenmesinin ardından kışkırtıcı ‘argümanlar’ ortaya çıkarttı. Almanya’daki iki belediye bu kampanya mitinglerini iptal ettiğinde, Erdoğan bunun ‘Nazi uygulamalarından’ farklı olmadığını söyledi. Merkel kesin bir cevapla böyle bir dilin gerekçelendirilemeyeceğini söyledi. Merkel ülkesinde, Ortadoğu’nun hassas bir sorunu olan mülteciler konusunda gergin bir ip üzerinde yürüyor. Türkiye bu akışı sınırlıyor ve Almanya’nın en büyük ticari ortağı. Ancak Erdoğan’ın baskısıyla karşı karşıya kalınca, Almanya Şansölyesi, Amerika’dan kalan boşluğu doldurarak ılımlı bir tavır gösteriyor.
Başkan Trump görevi devraldığından beri, ABD Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin kötü gidişatına büyük ölçüde sessiz kalıyor. 2016 insan hakları raporu baskı detaylarıyla doluyken Dışişleri Bakanı Rex Tillerson raporun 3 Mart’ta yayınlanmasının ardından raporla ilgilenmedi. Tillerson insan haklarının ülke dışında da korunmasını önemsediğini söylüyor, ancak bunun için ne yapacak?