Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’ya çok kızgın.
Her fırsatta, her konuşmada “saydırıyor” Almanya’dan başlayıp Hollanda’ya, Avusturya’ya.
Hele iki bakana “Evet” toplantısı yaptırmayan Almanya’nın “teröre yardım ve yataklıktan” yargılanması gerektiğini söylüyor.
Almanya’ya yüklenirken üç temel argümanı var Erdoğan’ın.
Birincisi, tutuklanan Alman Die Welt gazetesinin Türkiye Muhabiri Deniz Yücel.
İkincisi, Almanya Cumhurbaşkanı tarafından da kabul edilen Can Dündar.
Üçüncüsü de Cemil Bayık’ın Köln’deki Kürt Kültür Günleri’nde verdiği görüntülü mesaj.
Erdoğan ‘savcı’ oldu
Gazeteci Deniz Yücel üzerinden Almanya’ya yüklenirken “Almanya’daki son gelişmeleri görüyorsunuz değil mi?” diye başlıyor konuşmaya Erdoğan:
“Bunlar Die Welt yok bilmem temsilcisi içeri alınmış, ondan değil. Bir ay bu kişi PKK’nın temsilcisi olarak, Alman ajanı olarak bu kişi Alman Konsolosluğu’nda saklanmıştır. Ve bunu bize teslim edin yargılansın, dediğimizde vermediler. Bunu bana Merkel söylediğinde ‘Sizdeki teröristler tarafımızdan isteniyor, bize ne diyorsunuz? Yargı bağımsızdır. Biz şu anda bağımsız ve tarafsız yargımıza güveniyoruz, verin yargılansın’. Önce vermediler. Sonra nasıl olduysa verdiler ve yargı görevini yaptı, tutuklandı.”
Erdoğan iki suçlama yapıyor bu konuşmasında Yücel’e; Alman ajanı ve PKK temsilcisi…
Ancak işin aslı hiç de öyle değil.
Aranmaya başlanınca 14 Şubat’ta gidip teslim olmuş Yücel.
Aranma nedeni, üçü tutuklanan diğer altı meslektaşı gibi Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın hacklenen e-postalarına yönelik haber yapması.
27 Şubat’ta da Yücel “terör örgütüne üye olmak, kişisel verileri kötüye kullanmak ve terör propagandası” suçlarından tutuklanıyor.
Tutuklanma gerekçeleri arasında ne “PKK temsilciliği” var ne de “Alman ajanlığı”.
Yaklaşık bir haftadır tutuklu olan Yücel’in iddianamesi savcılık tarafından yazılmış bile değil.
Ancak Erdoğan, Almanya’ya Yücel üzerinden bindirirken birden “savcı” kesiliyor, “Alman ajanı” ve “PKK temsilcisi” ilan ediyor.
Ne dediğini anlatıyordu Merkel’e:
“Bağımsız ve tarafsız yargımıza güveniyoruz.”
Tek suçu gazetecilik yapmak olan Deniz Yücel’e karşı Cumhurbaşkanının “savcı” kesildiği bir ülkede hiçbir yabancıyı “diplomatik nezaket gereği” bile yargının bağımsız olduğuna inandıramazsınız.
Yandaş medya da Erdoğan’ın izinde
Elbette Erdoğan’ın savcılığını üstlendiği bir olayda, yandaş medyayı tut tutabilirsiniz.
İşareti Cumhurbaşkanı verdi mi, yandaş medya da o doğrultuda alıyor baltayı eline kesip biçmeye, budamaya başlıyor.
Deniz Yücel olayında da öyle oldu.
Erdoğan “ajan terörist” dedi ya dün yandaş medya çekti birinci sayfasına başlığı:
“Alman ajan Deniz Yücel’e CHP desteği.”
CHP’li bazı milletvekillerinin Yücel’e destek vermesini, cezaevinde ziyaret etmesini eleştirirken yandaş medya “gazeteci görünümlü Alman ajanı” ifadesi kullanmayı da ihmal etmiyor.
“Geçmişi skandallarla dolu” denilerek bir bir suçlanıyor Yücel.
Ne yapmış?
Yandaşa göre “FETÖ’nü yayın organlarından Bugün gazetesine kayyum atandığı süreçte, örgüte desteğini açıkça ilan etmiş.”
Yani Bugün gazetesinde çalışan gazetecilerle mesleki dayanışma göstermiş.
Başka ne yapmış biliyor musunuz?
“Almanya’daki FETÖ’cüler tarafından hedef gösterilen DİTİB imamları ile ilgili yalan bilgiler üzerinden algı operasyon çekmiş.”
Yani işin aslı DİTİP’le ilgili haber yapmış
Bir de Yücel “Kandil’den aldığı bilgileri Avrupa’ya transfer ediyormuş”.
Demek istedikleri şu ki Kandil’e gidip röportaj yapıyor, bunu da Almanya’da yayınlanan gazetesine yazıyordu.
Sonuçta kaçınılmaz olarak Erdoğan’ın “savcı” olduğu Deniz Yücel olayında yandaş medya da “infaz memurluğuna” sıvanmıştı.
Can Dündar davasında da “Yargıtay” oldu
Erdoğan’ın Almanya’ya yönelttiği suçlamalarda kullandığı ikinci argüman da Can Dündar.
Bu konuda Erdoğan’ın “Siz bu safsatalarınızı külahımıza anlatın” diye bitirdiği “mantık dizgesi” de ilginç:
“Bu adam Türkiye’de mahkum olmuş, 5 yıl 10 aya mahkum olmuş. Sen kalkıp buna cumhurbaşkanlığı sarayında madalya takıyorsun. İşte sizin demokrasi anlayışınız bu, özgürlük anlayışınız bu. Türkiye’de mahkum olmuş bir insanı eğer siz ülkenizde beraat ettiriyorsanız, sorumlusunuz ve suçlulara yardım yataklık yapmaktan dolayı sizin yargılanmanız gerekiyor.”
Evet, Can Dündar’ın MİT TIR’ları davasından aldığı 5 yıl 10 aylık bir mahkumiyeti var. Ancak Anayasa Mahkemesi’ne kadar giden davada, sonuç olarak Dündar’ın tutuksuz yargılanmasına karar verilmiş.
Mahkum olduktan sonra da dosyası Yargıtay’a gitmiş. Yani yargılama süreci henüz tamamlanmamış.
Ancak tıpkı Deniz Yücel’i suçlarken “savcı” olduğu gibi, Can Dündar davasında da “Yargıtay” olup cezasını kesinleştiriyor.
Cemil Bayık konuştuğunda Erdoğan Başbakan’dı
Erdoğan, kendisine Köln’deki bir mitingde görüntülü mesaj vermesinin yasaklanmasına rağmen, aynı kentte Cemil Bayık’ın görüntülü mesajının yayınlanması üzerinden de yükleniyor Almanlar’a:
“Ben video konferansla meydan mitingine katılacağım, anında dünyada görülmemiş, iki saatte Anayasa Mahkemesi karar alıyor. Konuşma yapmamı engelliyor. Cemil Bayık Kandil’den konuşabiliyor. Bunlar (Almanya) teröre yardım ve yataklıktan yargılanması gerekiyor.”
Evet, doğru. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, 31 Temmuz 2016’da Köln’de düzenlenen Demokrasi Mitingi’ne Erdoğan’ın video konferansla katılması mahkeme kararıyla yasaklanıyor.
Ancak 3 Eylül 2016’da yine Köln’de düzenlenen Kürt Kültür Festivali’nde sahnedeki dev ekrana Cemil Bayık’ın görüntülü konuşması yansıyor.
Daha doğrusu genel bir gösterimin içinde Bayık’ın da sözleri yer alıyor.
Aslında Bayık’ın görüntülü mesajı en net biçimde, hem de anons edilerek, özenle montajlı biçimde ilk kez nerede yansıyor biliyor musunuz dev ekranlara:
2014’te Diyarbakır’da yüz binlerin katıldığı Newroz kutlamasında.
Sahnedeki dev ekrana önce Bayık’ın görüntüsü gelmiş, uzun bir mesajı alanda alkışlar, sloganlar eşliğinde dinlenmiş, sonra da Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mesaj Kürtçe ve Türkçe okunmuştu.
Bu mesajın okunduğu tarih olan 21 Mart 2014’te de Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan’dı, henüz Cumhurbaşkanı seçilmesine beş altı ay vardı.
O tarihte “çözüm süreci kandırması” sürüyordu ve bu konu Türkiye’de en küçük bir tartışmaya bile yol açmamıştı.
Deniz Yücel’e karşı “savcı”, Can Dündar’a karşı “Yargıtay” oluyor Erdoğan.
Kendisine verilmeyen görüntülü mesaj iznini Cemil Bayık’ın kullanmasından dolayı Almanların “terör örgütüne yardım ve yataklıktan” yargılanmasını istiyor.
Erdoğan’ın yürüttüğü bu mantığa göre Almanlar’dan önce Erdoğan’ı yargılamak gerekiyor “terör örgütüne yardım ve yataklıktan”.
Almanlar yine “kibar” insanlar.
Erdoğan’ın bu “Eyyy Almanya” babalanmalarına, “Sen önce kendine bak” diye yanıt vermiyorlar.
Zaten son günlerde “Hani Almanya’da demokrasi vardı”, “Almanya’da hala Nazi uygulamaları var” yırtınmalarının altında İslamcıların tipik bir anlayışı yatıyor; ele verir talkımı, kendi yutar salkımı!