Görsel: Washington, ABD Anayasasını imzalayan 1787 Anayasa Konvansiyonu - Junius Brutus Stearns
Anayasa değişikliklerine “hayır” ya da “evet” oyu vermek konusunda bir değerlendirme yaparken, hareket noktası gücün kötüye kullanılabileceği varsayımı olmalı. Başka bir deyişle, gücü elinde tutanlara karşı “güvensizlikle” işe başlamalıyız.
Nasil ki, başkanlık sisteminin doğduğu yer ve en başarılı örneği olan ABD’de sistem başkana karşı güvensizliğe dayanır.
Bunun nedeni şu: ABD Anayasası'nı yazan devletin kurucuları, İngiliz monarşisine karşı yürüttükleri bağımsızlık savaşı sonrasında yeni bir devlet oluşturdular. Yeni devletin anayasasına egemen olan düşünce, iktidarın tek bir elde, yürütme ya da yasamada yoğunlaşmasına ve yeni bir kral yaratılmasına izin vermeyecek denge ve denetim mekanizmalarını içeren bir sistem kurmaktı. Bu amaçla, sert güçler ayrılığına dayanan, yani yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerinden karşılıklı bağımsız oldukları bir sistem oluşturuldu. Bireysel özgürlüklerin ancak bu yoldan güvence altına alınabileceği düşünüldü.
ABD başkanlık sistemi her şeyden önce, yargının mutlak bir bağımsızlığını ve yasama ve yürütmenin hukukun üstünlüğü ilkesinin sınırları içinde kalmasını sağlayacak saygınlığa sahip olmasını öngörür. Yasama ve yürütmenin karşılıklı bağımsızlığı, birbirlerinden farklı süreçlerle oluşturulmaları ve birbirlerinden farklı yöntemlerle görevlerinin sona ermesi yani yasama ve yürütmenin karşılıklı fesih yetkisi olmaması ile sağlanır. AKP’nin başkanlık önerisi, başkanlık sistemini tanımlayan bu unsurlardan hiçbirini içermiyor.
AKP’nin hazırladığı anayasa önerisi gücün tek bir elde yoğunlaşmasını önleyecek araçları içermediği için, daha büyük ve daha haklı bir güvensizlik söz konusu. O nedenle, AKP’nin önerisini olabilecek en kötü varsayımları göz önünde tutarak değerlendirmek gerekir. Şunu da belirtmek gerekir ki, öneriye karşı duyulan güvensizlik kişilerle değil, sistemle ilgili.
Referanduma sunulan metni değerlendirirken şu soruları sormak gerekir:
- Bütün güç başkanın elinde toplandığına ve başkan aynı zamanda bir siyasal partinin başkanı olacağına göre, başkanın elindeki gücü üyesi olduğu siyasal partinin programının gerçekleşmesi için kullanmayacağına ilişkin bir güvence var mı?
Örneğin, başkanın partisi, Meclis’te çoğunluğu sağlayamazsa, başkanın Meclis'in görevine son verip yeni bir seçime gitme olanağı var mı? (ABD’de başkanın meclisi fesih yetkisi yok.)
- Başkanın parti başkanı olması anayasa 103. maddedeki “tarafsızlık” yemini ya da 104. maddedeki Cumhurbaşkanı'nın tarafsız,hakem rolü ile nasıl bağdaşacak? (ABD’de başkan parti başkanı değil)
- Başkan ile Meclis çoğunluğu aynı partiden olursa, parti başkanı olan başkan sayesinde Meclis'e giren milletvekillerinin, Türkiye’de sert bir parti disiplini olduğu da düşünülürse, aynı zamanda Meclis grubu başkanı olan başkanı etkili bir biçimde denetleme olanağı var mı?
Örneğin, bu Meclis çoğunluğunun, başkanın cezai sorumluluğuna karar vermesi, ya da başkanın veto ettiği yasayı aynen kabul etmesi, ya da başkanın kararname ile düzenlediği konularda kanun çıkararak kararnameyi hükümsüz kılması gerçekçi bir olasılık mı?
- AKP’nin önerisinde, başkanın eşini, oğlunu, kızını, damadını, gelinini, Cumhurbaşkanı yardımcısı ya da bakan olarak atamasına engel var mı?
ABD sisteminde var. Başkanın yaptığı atamaların Senato tarafından onaylanması gerekiyor. Senato bu onayı kılı kırk yararak veriyor. ABD’de başkanın atama yetkisi, başkan ve Senato tarafından ortaklaşa kullanılan bir yetki. Oysa AKP tarafından önerilen sistemde başkanın keyfine kalmış. Frenleyen, denetleyen başka bir makam yok. Bu şekilde atanan başkan yardımcısının,başkanın yokluğunda ona vekalet edeceği düşünülürse,işin vahimliği daha iyi anlaşılır.
- AKP önerisi Türkiye’nin başkanlık kararnameleriyle yönetilmesine mi yol açacak?
ABD sisteminde başkanın karaname cıkarma yetkisi kongrenin açık ya da zımni onayına dayanır. Ya da başkan mevcut bir yasanın uygulanması için kararname çıkarır. Oysa AKP önerisinde, başkanın kararname çıkarma yetkisi Meclis’in iradesini atlayarak kullanılan bir yetki. Yasamanın yetkilerinin yürütmeye devri söz konusu. Meclis çoğunluğunun başkana tabi olduğu bir sistemde,meclisin yasama yetkisi ancak başkanın izin verdiği dar bir alana sıkışmış olacak.
- Başkanın tek başına OHAL ilan etmeye ve OHAL kararnameleri çıkarmaya yetkisi var mı?
Başkan Türkiye’yi sürekli bir OHAL rejimiyle yönetebilir mi? Hitler iktidarı boyunca Almanya’yı OHAL ile yönetmişti. AKP önerisinde başkanın bu yetkisini istediği gibi ve istediği süre kullanmasına bir engel yok. OHAL kararnamelerinin meclisce onaylanması koşulunun ne denli bir frenleyici etken olduğunu günümüz uygulamalarına bakarak değerlendirebiliriz.
- AKP önerisiyle başkanın yetkilerine,mevcut anayasada olmayan şöyle bir yetki eklenmiş:
“Milli güvenlik politikalarını belirler ve gerekli tedbirleri alır.”
Milli güvenliğin tanımı,kapsamı,alınacak önlemler başkanın takdirine bırakılmış. Partili başkanın,ülkenin milli güvenliğiyle partisinin çıkarlarını özdeşleştirip buna uygun önlemler almasını engelleyecek bir denetim mekanizması var mı?
Örneğin,seçim sırasında başkan ulusal güvenlik gerekçesiyle OHAL ilan edip OHAL kararnamesiyle muhalefeti susturabilir mi?
- Önerilen sistemde yargı başkana bağımlı mı olacak?
Başkan Anayasa Mahkemesi'nin 15 üyesinden 12’i, HSYK’nın 13 üyesinden 4’ü (gerçekte Adalet Bakanı ve Müsteşarı ile birlikte 6) atayacak. ABD sisteminde başkanın Yüksek Mahkeme'ye yaptığı atamalar Senato’nun onayına bağlı. AKP’nin önerdiği sistemde böyle bir denetim var mı? “Mevcut sistemde de Cumhurbaşkanı HSYK’a 4 üye atıyor” argümanı doğru değil. Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı 22 üyeden 4’ü yani toplam üyelerin yüzde 18’i atıyor. Önerilen sistemde ise başkan 13 üyeden 4’ü yani toplam üyelerin yüzde 30’u atayacak. Adalet Bakanı ve Müsteşarını da eklersek bu oran yüzde 46 olur. Geri kalanını nasıl olsa başkana tabi Meclis tamamlar. Bu arada, Adalet Bakanı’nın Avrupa Yargıçlar Konseyi, Venedik Komisyonu ve başka kuruluşların eleştirilerine karşın hala HSYK başkanlığında ısrar etmesi, AKP’nin yargı bağımsızlığına ilişkin niyetlerinin bir göstergesi.
- Başkanlık seçimi ile milletvekili seçiminin aynı tarihte yapılmasının amacı başkan ile partisinin aynı çoğunluğa sahip olmasını mı sağlamak?
ABD’de başkanlık seçimleri ile milletvekilleri seçimleri ayrı tarihlerde yapılır. Farklı süreçlere tabidir. Başkanlık sisteminin mantığı da bunu gerektirir.
- Önerilen sistemin darbelere son vereceği, terörü sona erdireceği söyleniyor.
Geçmişteki darbelerin nedeni parlamenter sistem miydi? Başkanlık sistemi olsaydı darbeler olmayacak mıydı? Darbeler ile hükümet sistemi arasında nasıl bir ilişki var? Başkanlıkla yönetilen Latin Amerika ülkelerinde sistemin tıkanması darbelere yol açmadı mı? Terörü bitirmek konusunda başkanlık sisteminde alınacak olup da bugün alınamayan önlemler nelerdir?
Önerilen anayasa değişikliğine ne yönde oy vereceğimizi düşünürken bu soruları sormak ve yanıtlarını aramak karar vermeye yardımcı olur. Bir de Alman hukukçu Schmitt’in “diktatatörlüğe dayanıklı anayasalar ve diktatörlüğe dayanıksız anayasalar” ayrımını akılda tutmakta yarar var.
Karar vermeden önce, “bu anayasa önerisi diktatörlüğe dayanıklı mı? Yoksa diktatörlüğe giden yolun taşlarını mı döşüyor?” sorusunu sormak gerekli.