Siirt Şirvan’da 3 ay önce de şev kayması yaşanmıştı, ‘kaza geliyorum’ demek değil midir bu?
Madendeki göçükten 3 ay önce şev kayması yaşanmıştı. Daha sonra açık tip maden ocağına dönüştürülen bu yer, daha derin kazılarla üretime devam etti. Bu derin kazılarla birlikte şey(eğim) artmaya başlar. Bu durumda gerçekleştirilen üretime dair planlama yapılmazsa güvensizlikler ortaya çıkarır. Sonuçta şev kayması, heyelan, toprak kayması vb. diyebileceğimiz faciaları yanında getiriyor. Tespit edildiği gibi de şev kaymasıyla birlikte, bir milyon metreküp kayan toprak olduğu söylenirken, mühendislerin çalışmaları sonucu bunun iki buçuk milyon metreküp olduğu görüldü. Bu yedi palye(basamak)’ye tekabül etmekte. Bu basamakları ortadan kaldırıp,üretime devam etme ve ihmalleri hiçe sayma adına dinamitle yok edilen basamaklar göçüğe davetiye açtı. Maden şirketi sırf uğradığı zararı kapatmak adına önlem almayıp, orada yerin metrelerce altına giden işçileri canından etti.
'Allah isterse kurtulurlar, istemezlerse kurtulamazlar. Var mı itiraz?'
SHD Genel Başkanı Melda Onur, Yol Tv’nin Güne Bakış programında, AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın göçük altında madencileri umutla çıkarılmasını bırakan ailelere ‘Bakın Allah isterse kurtulurlar, ama Allah istemezse onlar oradan kurtulamazlar. Var mı itiraz?’ dediğini açıkladı. Bakanın böyle bir açıklama yapması AKP’nin işçi ölümlerini ‘Kader’ olarak yorumlama anlayışını gösteriyor. Kader kelimesinin arkasına saklanarak bir kez daha saklanarak acılı ailelerden kendilerine gelecek olan tepkiyi azaltmak, yaşananları örtbas etmeye çalışmak değil midir bu?
‘Madenin işletildiği bu bölge uygun olmadığı ortadayken neden, madenciler göz göre göre ölüme yollanmıştı?’ Maden Şirketlerinin rekabetten doğan rant ve hırs anlayışı sonucunda, hiçbir ihmal ve onların çıkarını zedeleyecek durumlar umurlarında olmadığı için yerin metrelerce altında emek veren madenciler hayatını kaybetti. Şirketten çalışan birinin yaptığı açıklama her şeyi apaçık ortaya koyuyor:
‘Tek amaçları günde daha fazla bakırın çıkmasıydı. İş güvenliği kaygısı yoktu. En büyük kaygıları fazla daha fazla kar elde etmekti. Bu nedenle de şirket bizi sürekli sıkıştırıyordu’
Daha önce cinayet deneyimi olan bir Holdingin ne ayrıcalığı olabilir bu kadar?
Şirvan’daki bakır madeninde yaşanan işçi ölümlerinin sorumlusu Ciner Holding bundan 5 yıl önce de Maraş Elbistan’da işlettiği bir kömür madenin 10 işçinin ölmesine sebebiyet vermiş. Böyle bir tablo ortadayken hala nasıl böyle bir grubun madencilik sektöründe bu ölümlere sebep olmasına izin veriliyor. Ayrıcalığı nedir? Kim bu kadar sırtını sıvazlıyor, kim örtbas ediyor, kim kapatıyor bu açıkları? Halktan gizlenen bilgilerin, halk için bir felakete yol açtığı barizdir. Eğer yetkililer duyarlı olsaydı bu kadar insan hayatını kaybeder miydi? Eğer bu firmanın deneyimi bilinseydi, o bölgede rant hesaplarını hayata geçirebilir miydi?
Berat Albayrak ‘Kader’ deyip geçen öfkeli bir topluluk beklemiyordur karşısında
Bölgeye uğrayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, kendisini karşılayanların, ‘Kader’ diyecek bir topluluk olduğunu düşünmemiştir. Bu durumda, maden faciasında yakınlarını göçük’ün altından çıkarılacığını umutla bekleyen insanların öfkesi var. Karşılaştığı durum bu olsa gerek. Buna rağmen, madenci yakınlarını dahi gözaltına aldıracak kadar kendini aşan bir zihniyetle karşı karşıyayız.
‘Recep Akdağ: İhmal görmedim’ dedi, Görülmeyen ihmaller cinayete davetiye açmadı mı?
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yaşanan maden faciası ile ilgili ‘ihmal göremedim’ dedi. Recep Akdağ’ın bu ifadesinde anlatılmak istenen, madende yaşanan göçüğe davetiye açan herhangi bir ihmal veya sorumsuzluğun kendilerine ait olmadığı iddiası idi. Siirt’teki işçi ölümü, toplumun emek veren işçilerinin, kötü iş koşulları ve bile bile ölüme gönderme anlayışını ve AKP’nin göz yummasını ortaya koyacaktı. Toplumsal çelişkilerin ortaya koyulması, AKP’nin ve gözü doymayan maden şirketlerinin korkusunu arttırmakta. Soma’da kömür madeninde çıkan yangından dolayı yaşanan patlamada 301 madencinin ölmesi de buna örnek teşkil ediyor. Madenciliğin özünde ölüm olduğunu bunun bir ‘Kader’ neticesinde gerçekleştiği zihniyetini esas alan bir politikacılık, maden firmalarının rant ve kar anlayışını daha çok güdülemekte, madencilerin çalışma hayatı sürecini, toplu olarak ölmeleri sonucuna götürüyor.
Yandaş basında boş durmayıp, işletmeyi savundu
Yandaş medya yaşananları ele alma tarzıyla şaşırtmadı. Madende yaşanan işçi ölümlerinden sonra arama kurtarma çalışmalarında, göçükten çıkarılan cansız bedenler varken, yandaş medya ’da ‘İş makinelerine ulaşıldı’ gibisinden son dakika gelişmeleriyle hayatını kaybeden emekçinin yanında olmadığını, onları hiçe sayarak sanki bu faciada en çok zarara uğrayanın maden işletmesi olduğunu lanse etmeye yordu kendini.
Kader anlayışı üzerine kurulan bu düzende, Soma ve Ermenek’in son olmayacağı açıktı
Soma’daki madende 301 işçinin ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına sebebiyet veren aynı anlayış bugün tıkır tıkır işlemekte. Kadercilik anlayışının maden işletmecilerinin ihmal alışkanlığını arttırırken daha fazla rant uğruna, emek sömürüsünü en üst düzeye çıkarıyor hatta işçileri canından ediyor.
AKP’nin vahşi özelleştirme politikaları devam ettikçe, gittiği her yeri maden işletmecilerine peşkeş çekip, daha fazla maden facialarına sebebiyet verecek. İşçi olmanın beş kuruş karşılığında ölüm olduğu bu sektörde ‘Kader’ anlayışı olduğu sürece işçi ölümleri bitmeyecek gibi görünüyor.