Bu düzenleme cinsel saldırı suçuyla ilgili sorunları çözmekten çok daha da içinden çıkılmaz bir hale getirir. Ben de birçok hukukçu gibi, çocuğa cinsel istismarın önünü açan bir düzenleme olarak yorumluyorum. Bu yorumun en güçlü gerekçesi düzenlemede çocuklar için ve fail için bir alt ve üst yaş sınırlamasının bulunmaması. Yasanın gerekçesinde ileri sürülen akranlar arası rızaya dayalı ilişkilerin cezai yaptırımdan çıkarılması hedefinin bu düzenlemede tutturulması mümkün görünmüyor. Akranlar arası cinsel eylemlerle çocuğun cinsel istismarı olgusunu ayırt edici bir filtre, düzenlemede yok. Her şeyin yasada yazması gerekmiyor evet ama, uygulamada yargıç somut olayın koşullarına baksın deyip bıraktığınızda da eril hukuk kültürü tahakküm ilişkisini işaretleyip cezalandırmıyor. Yan, eril tahakkümü (örneğin 50 yaşındaki erkeğin 15 yaşında çocuğa cinsel istismarını) görmezden gelip çocuğun iradesini var ve geçerli sayıyor. Akranların el ele tutuşmasına ceza vermek ve 50 yaşındaki adamın 15 yaşındaki çocuğu istismarını cezasız bırakmak arasında salınan uygulama var yıllardır.
 
Cinsel suç istatistiklerini tavan yaptıran bir cinsel kültürün varlığı da bu meselenin önemli dinamiği. Cinsellikle ilgili sosyal olguları adalet, eşitlik, özgürlük gibi değer filtresinden geçirmeden hukuki akıl yürütmeye dayanak yapan yargılamalar adaletsizliği derinleştiriyor. Bunun sonucunda apartman boşluğunda öpüşürken komşuya yakalanan 15 yaş kız 16 yaş erkek de bu istatistiğe giriyor çocuk gelinler de. Cinsel suç mahkumiyetlerini aşağıya (standart kabul edilen istatistiklere) çekebilmek için adli tıbbın kemiklerden yaş tesbiti yaparak verdiği raporlar kullanılıyor. Sistem, bir yanlış başka bir yanlışla kamufle edilerek sürdürülüyor. Kemik yaşı ölçümlerinin güvenilir bir parametre olmadığı uzun zamandır bilimsel olarak bilinmesine rağmen, kemik yaşının yüksek oranlarda kimlik yaşından yüksek çıkma kapasitesi, buradaki amaca hizmet ettiği için vazgeçilmez bir manipülasyon aracı şeklinde kullanımda. Çocukların, ergenlerin cinsel gelişimi ve haklarını hukuk korumalı, bunu söyleyebilmeliyiz. Ancak bunu söylerken, eril bir hukuk kültürünün eril tahakkümü görmezden gelmesinin çocuğun yüksek yararının ihlal edilmesi sonucuna kapı araladığını da söylemeliyiz.
 
Çocukların yetişkin istismarcılarıyla evlendirildiğinde mağduriyetin giderileceği kanaatine sahip hukukçuların varlığı asıl sorundur. Yapılacak her yasa, her iptal böylesi bir yanlış yargıyı bilip görüp bununla mücadele için bir ceza politikası izlemeli. Altını tekrar çizmeliyim, özgürlükler ve özellikle cinsel özgürlükler değil, çocuğun yüksek yararının korunmasını engelleyen. Eril tahakkümü içselleştirmiş kanıksamış eril hukuk kültürüdür. Yasa koyucunun, evlilikle suç ve mağdurun ortadan kalkacağına yaslanan değer yargısının toplumdaki kökleriyle uzlaşmak ve bunu yasal düzenlemeyle genel bir hukuk uygulamasına dönüştürmeyi istemesidir asıl sorun. Hakimin rızaya dayanan akran cinselliğini her somut olayda koşullara (aradaki yaş farkı ve gençler hakkında hazırlanan sosyal inceleme raporlarında tespit edilen somut olgulara) bakarak suç olmaktan çıkarmasını sağlayan bir yargılamayı tasarlamak istense bu hiç de zor olmaz. Bunun örnekleri çocuk adalet sistemlerinde zengin bir deneyim ve birikimle mevcuttur. Hakimin rızaya dayanan akran cinselliğini istismardan ayırt edebilmesi için çok fazla araç yargılamanın hizmetine sunulabilir. Yaş tayininden ibaret bir somut olgu tespiti yapılan şu anki yargılama bu filtrelemeye elverişli değil.
 
Yaş tayininden ibaret bir somut olgu değerlendirmesi neden şu anda çocuğun yüksek yararına sonuç vermiyor? Bu hukuk kültürü, 1900lerden yüzyıldan kalma tekniklerle kemik yaşı ölçmeye devam ediyor çünkü, bu, eril kültürün sürdürülebilmesi için elverişli bir araç, iş görmeye devam ediyor. Kemiğin gelişimi ahlaki redaet yani kendine yapılanın yanlış olduğunu idrak etmeyle doğrudan nedensellik ilişkisi oluşturamaz. Cinsel eylem farklı boyut ve derecelerde daha güçsüz olana karşı gerçekleştiriliyorsa bu şiddettir yani cinsel saldırıdır. Psikiyatrik göstergelerin de eklenmesiyle yapılması gereken bütüncül bir değerlendirme yerine kemikten yaş ölçümünün esas alınması ve bu kadar sık kemik yaşına başvurulmasının nedeni bu testlerde %60’a yakın oranlarda kimlik yaşından daha yüksek yaş tesbitinin elde edilebilmesi. Türkiye için geçerli bir yaş atlasının varlığı dahi tartışmalıyken yargılamanın böylesi zayıf bir tekniğe bu kadar bel bağlaması, cinsel istismarla mücadeleden ne kadar uzak bir yargılama pratiğiyle karşı karşıya olduğumuzu da gösteriyor.