CHP hareketli günlerine döndü. Bugünlerde hemen her il ve ilçede eski yeni milletvekilleri, parti yöneticileri, delegelerin katıldığı toplantılar yapılıyor. Toplantılarda nasıl bir değişim ve kiminle sorusuna yanıt aranıyor.
Aslında bugünlerin sinyali CHP’nin 16-17 Ocak’taki kurultayında verilmişti. Taban değişim istiyordu ama genel merkez yönetiminin eski ağır topları bu değişime direniyordu. Zaten değişimden yana olanlar da yola çıkacakları bir isim etrafında kenetlenememişti. O nedenle değişim isteği “şimdilik” denilerek ertelenmişti. Ama delege isteğinden vazgeçmeyeceğini oylarıyla da belli etmişti. 1100 delegenin imzası ile genel başkanlığa aday olan Kılıçdaroğlu, 990 oy almıştı. Yani kendisini öneren 110 isim bile oy vermemişti.
Dört ay sonra o isteğin daha fazla ertelenmeyeceği ortaya çıktı. Bardağı taşıran damla ise Kılıçdaroğlu’nun “dokunulmazlıklar” konusundaki tavrı oldu.
Önce bu toplantılarda genel merkeze dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na getirilen eleştirilere bakalım. Sonra da kulislerde kimlerin adının geçtiğine...
- Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir umutla partinin başına geldi, heyecan yarattı. Ama beklentileri karşılayamadı.
- Üç genel iki yerel seçimde de istenilen başarıyı elde edemedi. - 2015’te üst üste yaşanan iki seçimde oylar milim kıpırdamadı.
- Saray’a karşı direniş var gibi görünüyor ama bir yandan da bazı baskıların esiri olma noktasında bir algı yarattı.
- Bize şöyle derler, böyle derler diyerek korku ve kuşkuyla davranmaya başladı.
- AKP’nin bu kadar yol almasında muhalefetin dolayısıyla CHP’nin eksikliği var.
- AKP’nin karşısında dik durup yiğitçe mücadele veremedi.
- Son anketlerde bile ana muhalefet olma ihtimali zayıfladı.
- Alevi kimliğini maalesef bir handikap olarak gördü. Oysa ABD’de Müslüman olup olmadığı tartışılan bir siyahi, Yunanistan’da ise ateist bir isim seçildi...
- Sol söylemler, Aleviler, Kürtler, ezilenler yani ötekiler unutuldu.
- Korku imparatorluğunu yıkacağım diye geldi CHP’de kendisi korku imparatorluğu kurdu. Konuşanı, karşı çıkanı partiden atarım diye tehdit etmeye başladı.
- Kürt meselesini en fazla düşünen biziz ama bu konuda bile ilkelerimizi ortaya koyamadık.
- Dokunulmazlıklarda doğru tavır sergileyemedi...
- Tabandaki değişim isteğini karşılamak yerine etrafındaki birkaç isimle parti politikalarını oluşturmaktan yana tavır aldı. Evet, tüm bunların ardından sessiz olmasa da derinden bir arayış başladı CHP’de. Eski ve yeni milletvekilleri de açık açık bu değişimin gerekliliğinin altını çiziyor. Kulislerde şu anda Fikri Sağlar’ın adı ön planda görünüyor.
Önceki gün Birgün gazetesinde “Zor günler kahraman yaratır” diyerek bunun işaretlerini verdiği de dile getiriliyor. Bu arada Sağlar’a ocak ayındaki kurultayda da genel başkan adaylığı teklifinde bulunulduğunu, ancak zamanlama açısından uygun bulunmayarak aday olmadığını anımsatalım...
Daha önce Kılıçdaroğlu’na karşı yarışa giren ama yenilen Muharrem İnce’nin de yeniden yarışa gireceği belirtiliyor. “Önümüzdeki süreçte başka isimler de çıkabilir” diyor bir CHP’li. Ankara’da dillendirilen Özgür Özel ismini anımsatıyor. Anlaşılan o ki isimler üzerinde daha çok konuşulacak ama CHP tabanı değişim isteğinden vazgeçmeyecek. Bunu yaparken de hassasiyeti elden bırakmayacak. Özellikle MHP’de yaşanan sürecin benzerinin CHP’de olmaması için çalışacak. Kırıp dökmeden, ayrışıp bölünmeden, kısaca ortalığa saçılmadan bir “mutabakat” çerçevesi oluşturulmaya çalışılacak. Tabii Kemal Bey’i de ikna ederek.
Başarılı olurlar mı bilinmez ama gelecek günler CHP kazanını da kaynatacak gibi görünüyor.
CHP açısından durum böyle ama ortada aslında daha büyük bir sorun var; parlamento ve siyasi partiler hızla işlevini yitiriyor, dağılıyor. Özellikle Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Erdoğan’ın uyguladığı politikalar, AKP’yi parti olmaktan çıkardı,
“Tek adam perverler kulübü”ne dönüştürdü. MHP zaten şu anda “toz şeker” kıvamında. Tek adam politikalarına en çok direnç gösteren HDP’liler Meclis dışına konulmak üzere.
CHP de parlamentodaki AKP, MHP gibi içi boşalan ya da işlevini yitiren partilere dönüştü. AKP’den zaten umut kalmadı da, bakalım bu kötü gidişten, isteyerek ya da istemeyerek Erdoğan’ın politikalarının arkasına hizalanmaktan kendini ilk kurtaran parti MHP mi yoksa CHP mi olacak?
Çünkü bu süreç yakın zamanda CHP ile MHP arasında “ana muhalefet partisi olma yarışı”na dönüşebilir!