Narendra Modi’nin kapitalizm yanlısı üç tarım yasasına güçlü bir karşı koyuşla, yüz binlerce çiftçi Yeni Delhi’deki protestolar için Hindistan’ın dört bir yanından yola çıktı ve ülkenin ana arterlerini ablukaya aldı.

Aylardır, Hindistan'ın dört bir yanındaki çiftçiler, Narendra Modi hükümeti tarafından kabul edilen üç yeni piyasa yanlısı yasayı protesto ediyorlar - ve bu kavga giderek doruğa yaklaşıyor.  Modi’nin artan özelleştirme adımlarına karşı çarpıcı bir direniş olarak, 300.000'den fazla çiftçi ve işçi, toplumsal hareketlerin desteğiyle bu yasaları geri çekmesi için Delhi'ye baskı yapıyor.

Hindistan parlamentosundan Eylül ayında geçen bu yasalar, çiftçilerin ürünlerini devlete bağlı pazar yerleri yerine doğrudan özel alıcılara satmalarına ve çiftçilerin hasatlarını planlamadan önce şirketlerle resmi bir sözleşme imzalamalarına izin verecek. Yasa, daha yüksek fiyatlara ulaşana kadar tahılların istiflenmesine de izin veriyor. Bu tür istifleme bu yasadan önce yasadışıydı. Bu, Modi rejiminin Hindistan'daki özelleştirmeleri daha da ileri taşımak ve kapitalist kârı artırmak için bir başka bariz girişimidir. Çiftçilerin “kara kanunlar” olarak adlandırdığı bu önlemler, tarım sektörünün şirketleşmesine yol açacak ve çiftçiler daha zorlayıcı pazarlık gücüne sahip olan büyük şirketlerin insafına bırakılacaktır.

Bu kararlardan önce, çiftçiler ürünlerini minimum Destek Fiyatı (MSP) kapsamında hükümetin düzenlediği bir pazar yeri olan Tarımsal Ürün Pazarlama Komitesi (APMC)'nin görevlilerine satıyorlardı. Bu aracılar daha sonra ürünü devlet yönetimindeki veya özel işletmelere satıyorlardı. APMC'nin yetkisi devam etseydi, eyalet ayrıca her işlem için vergi toplayacaktı. Mandi sistemi mükemmel olmaktan uzak ve yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyuyor olsa da, yeni yasalar bu önemli, merkezi sektörü serbest pazara açtı. Bu önlemlerden önce çiftçilere ürünleri için asgari bir fiyat ve depolamanın ek maliyetlerini üstlenmek zorunda kalmadan mallarını düzenli olarak satabilecekleri erişilebilir bir pazar yeri garanti ediliyordu - ve bu ek maliyetler küçük köylüler için yüksek. Artık çiftçiler ve köylüler, daha iyi pazarlık gücüne sahip, fiyatları ve sözleşme şartlarını belirleyecek olan dev şirketlerin merhametine kalacaklar.

Bu yasalar, çiftçilerin yıllardır devletten yardım talep ettiği bir zamanda ortaya çıktı. Hindistan'ın GSYİH'sinin (Gayri safi yurtiçi hasıla) %17'sine denk gelmesine rağmen, tarım sektörü ülkedeki 1,3 milyar insanın yarısını istihdam ediyor. Bu işçilerin çoğu küçük arazilerde yaşıyor ve borç yükü altındalar. Yıllardır çiftçiler, iklim değişikliğinden kaynaklanan mahsul kıtlığı ve ürün fiyatlarının düşmesi nedeniyle daha da yoksulluğa sürüklendiler. Her yıl giderek artan borçları karşılayamayan birçok çiftçi, kendi canına kıyıyor. Şimdi MSP'lerde (Minimum Destek Planı) daha yüksek garantili alt sınır ve koşulsuz borç affı taleplerini görmezden gelen Modi liderliğindeki hükümet, bu yağmacı özelleştirme yasalarını "rahatlama" olarak resmetmeye cüret ediyor.

Modi aylık radyo konuşmasında ikiyüzlülüğünü reddetti ve bu tasarıların özgürleştirici olduğunu savunmaya devam etti. "Bu reformlar sadece çiftçilerin zincirlerini kırmakla kalmadı, aynı zamanda onlara yeni haklar ve fırsatlar da verdi”. Gerçek şu ki, prangalar sadece şekil değiştirdi ve her zamankinden daha da sıkı.
 
Delhi’de Çiftçi Eylemleri
Çiftçilerin üç yasaya karşı protestoları bu yıl Ağustos ayı başlarında başladı, ancak asıl Eylül ayında Parlamento'dan geçmelerinden beri büyüyor. Çiftlik sendikaları Eylül ayında, Pencap ve Haryana gibi büyük tarım eyaletlerini bloke eden protestolarla grev çağrısında bulundu. Kasım ayının başlarında, 20'den fazla eyaletteki çiftçiler koordine protestolara katıldı ve ana cadde ve otoyollarda 5.000'den fazla farklı konuma barikatlar kuruldu.
Bu, “Delhi Chalo” (Delhi'ye Gidelim) kampanyasındaki yüz binlerce çiftçinin Parlamento önündeki gösteriler için Delhi'ye yürümesiyle gelişmekte olan olayların habercilerinden sadece biriydi. Eylemciler yoğun halk desteğiyle traktör ve kamyonlarla seyahat ederek geçen Perşembe günü Delhi'ye ulaştı; ülke çapında 250 milyon işçi, Modi'nin işçi karşıtı ve şirket yanlısı yasalarına karşı bir genel grev düzenledi ve ülkenin büyük bir bölümünü kapattı. Yeni Delhi'ye giren binlerce çiftçi, göstericilere şiddetli şekilde saldıran ve göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su kullanan polisle karşılaştı.

Ancak protestocular geri adım atmadı. Protestocu çiftçiler polis barikatlarını aşarak şimdi Delhi'ye giden ana sınırları ve yolları kapatıyor. Örneğin, Haryana eyaleti sınırında çiftçiler, hükümetin gösterdiği alanda durmayı reddederek, günlerce otobanı ablukaya aldılar. Sonraki günlerde, daha fazla otoyol çiftçiler tarafından kapatılırken, daha fazla çiftçi ülkenin dört bir yanından başkente giderek bu ayaklanma için binlerce mil yol kat etti. Beş kilit giriş noktasından Delhi'ye giden yolları kapatmakla tehdit ettiler. Artan protestoların ortasında Birlik Bakanı Amit Shah, çiftçilerle protesto alanı olan Burari parkına geçmeleri halinde konuyu tartışmak için bir araya gelmeyi teklif etti. O zamandan bu yana çiftçiler, devletin talep ettiği ön koşulları reddederek sahip oldukları gücün istikrarsızlaştırılmasını engellediler.

Ayrıca Narendra Modi'nin partisi olan iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP), protestoları “anti-milli” olarak lanse etmeye devam ediyor - bu, kendileriyle fikren çatışanlara en sık taktıkları lakap. Ancak protestolar, kamuoyunda tepki çekmek yerine ülke çapında işçilerden ve toplumsal hareketlerden yaygın bir destek kazandı. 500'den fazla çiftçi sendikası sürmekte olan eyleme desteklerini açıkladı. 26 Kasım'daki genel grevin ortasında, işçi grupları ve toplumsal hareketler, Modi’nin istihdam ve çiftlik kanunlarını protesto etmek için ülkenin başlıca ekonomik merkezlerinden biri olan Mumbai’de yol ablukaları düzenledi. Grev sırasında işçi sendikaları, talepleri için mücadele etmenin yanı sıra, çiftçilerin mücadeleleriyle dayanışma mesajları yayınladılar. Komşu Haryana'daki tüm khap’lar (yerel topluluk örgütleri) protestoya desteklerini oybirliğiyle ilan ettiler ve hareketi desteklemek için Delhi'ye gidecekler. Geçen yıl Delhi'deki Shaheen Bagh semtinde aylarca süren bir işgale katılan kadınlardan bazıları, (Müslümanlara yönelik ayrımcılık yapan bir yasa tasarısı olan Vatandaşlık Düzenlemesi Yasası’nı protesto etmek için büyük bir ulaşım yolunu bloke etmişlerdi), şimdi de dayanışma ve destek için çiftçilerin kamplarını ziyaret ediyorlar. Shaheen Bagh protestolarının simge yüzlerinden biri olan seksen yaşlarındaki Bilkis Bano, protestolara katıldığı için bugün tutuklandı. Ülkenin dört bir yanından siyasal hareketler ve toplum örgütleri, şehri ele geçirmeye hazırlanan binlerce kişiye destek için akın ettiler.
 
Yeniden Genel Greve Giden Yolda
26 Kasım'da 10 merkezi sendika ve 250'den fazla çiftçi örgütü tarafından çağrısı yapılan genel grev, tartışmasız örnekleri arasında en büyüğüydü. Çelik, madencilik, telekomünikasyon, ulaşım ve bankacılık gibi stratejik sektörlerde 200 milyondan fazla işçi greve gitti ve grevle ülkeyi felç etti. Bu, binlerce çiftçinin ana yolları ve şehir sınırlarını ele geçirdikleri Delhi'ye varışıyla aynı zamana denk geldi. Grev, kitlelerin gücünü ve işçilerin sahip olduğu stratejik konumları ile muazzam gücü gösterdi.
Ancak tek günlük grev yeterli değil. Sürmekte olan çiftçi protestoları, Modi rejiminin önündeki en büyük çatışmalardan biri oldu. BJP hükümeti, meclis koltuklarında açık ara çoğunluğa sahip olsa da, bu protestolar hiçbir sorunla karşılaşmadan yönetime devam etmelerini epey zorladı. Sadece çiftçilerin taleplerini kararlı bir şekilde kazanmak değil, aynı zamanda ülkenin tüm emekçileri için kapitalist sınıf karşısında önemli kazanımlar elde etmek için, işçilerin köylü kitlelerle birlikte bu mücadeleye katılması zaruridir. İşçiler, büyük sendika bürokrasilerinin reformist ve Stalinist liderlerinin (Hindistan Sendikaları Merkezi, Tüm Hindistan Sendikaları Kongresi ve Hindistan Ulusal Sendika Kongresi gibi) kendilerine dayattığı sınırların ötesine geçmeleri gerekiyor. Cephaneliklerindeki en güçlü araç olan şey, yani grev ile, yüzlerce ve binlerce çiftçinin yanında savaşmalılar.

Lenin 1905'te, "Köylüler, kentlerde dikilen kızıl bayrağın acil ve hayati talepler için mücadelenin bayrağı olduğunu bilmeli," dedi, "sadece sanayi ve tarım işçileri için değil, aynı zamanda milyonlarca insan ve on milyonlarca küçük çiftçi için de.”

 

Sou Mi tarafından kaleme alınan bu yazı leftvoice.org sitesindeki orijinal halinden Ebru Batur tarafından çevrilmiştir.